• 14 KASIM Cuma 14:42
  • HV

Sinemaya Taze Kan Ömer Filikçi!

Caner Ural
Caner Ural
Yayın Tarihi : 15-09-2025 07:34

Ankaralı gurbetçi bir ailenin eczacılık okumuş başarılı bir oğlu Ömer Filikçi. Yıllardır Almanya ile Türkiye arasında mekik dokuyan, oyunculuk adına kendini geliştirmeye çalışan genç oyuncu 2025 yılının son çeyreğiyle beraber Almanya ve Türkiye’nin yeni jönü olarak karşımızda...

Sinema için taze kan olarak genç oyuncuya Ömer Filikçi’yi ve projelerini sordum.

 

Oyuncu olma isteği nasıl gelişti hayatında.

Almanya’da doğup büyüdüğüm için çocukluğum hep Türk dizi ve filmlerini izleyerek geçti. Oyuncu olma fikri o başrolleri kendimle içselleştirmemle başladı ama oyunculuk serüvenim tam anlamlıyla Almanya’da üniversite yıllarında bir modellik ajansı tarafından keşfedilmemle başladı. 

İstanbul’a bir modellik işi için gittiğimde orda tanıştığım sektörden olan bir çok kişi de bana oyunculuk yapmam gerektiğini tavsiye ettiklerinde oyunculuk için tam kararımı vermiş oldum. Oyunculuk eğitimlerine Almanya’da büyük bi hevesle başladım üniversite bittikten sonra da İstanbul’a taşınarak tüm enerjimi oyunculuk için harcamaya başladım.  Eğitim süreci ilerledikçe oyunculuk için yaratılmış olduğumu fark etmem ve daha eğitim aşamasında bile rollere hazırlanırken duyduğum heyecan bana verdiğim kararın çok doğru olduğunu kanıtladı.

Ömer Filikçi’yi tanıyabilir miyiz?

Eczacılık mezunuyum ve Almanya’da eczanelerim var ama  bunun yanında kalbim her zaman sanata yatkındı. Şu anda Berlin’de hem yapımcı hem de oyuncu olarak çalışıyorum. Enerjik, meraklı ve üretmeyi seven biriyim. Disiplinli çalışmayı sevsem de hayatı keyifle yaşamak benim için çok önemli. İnsanlarla bağ kurmak, yeni şeyler öğrenmek ve kendimi geliştirmek beni besliyor. Beni tanıyanlar genelde pozitif, kararlı ve hayat dolu biri olarak tanımlar.

Oyuncu olmak için eğitim aldın mı?

Oyunculuk için ilk adımım Almanya’da bir oyuncudan özel ders alarak, Türkiye’de ise Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde oyunculuk ve diksiyon egitimi ile başladı. Akademiyi tamamladıktan sonra Süeda Çil ve Zeynep Günay Tan gibi değerli isimlerden eğitim almaya devam ettim. Bu süreçte temel oyunculuk, ileri oyunculuk ve kamera önü oyunculuğu gibi alanlarda kendimi geliştirdim. Farklı metotlarla tanıştım ve şu an Amerikalı oyuncu koçu Ivana Chubbuck’un geliştirdiği yöntem üzerine yoğunlaşıyorum. Chubbuck, Hollywood’un pek çok ünlü oyuncusuna koçluk yapmış bir isim. Ben de onun öğrencilerinden Nuriye Jendrossek ile Chubbuck Studio Köln’de eğitimimi Almanca ve Türkçe olarak sürdürüyorum. Oyunculuk bence sürekli eğitim ve disiplin gerektiren bir meslek. Bu yüzden de farklı teknikler öğrenerek kendimi geliştirmeyi önemsiyorum.

Modellik yaptın mı?

Evet, modellik yaptım. Aslında yolculuğum modellikle başladı. Farklı markalar için çalıştım, kamera önünde deneyim kazandım. O dönem bana hem özgüven kattı hem de oyunculuğa giden kapıları açtı diyebilirim.

Avrupa’da gittiğin festivaller var mı?

Frankfurt Türk Film Festivali’ne bir çok kez  davetli olarak katıldım, benim için güzel deneyimlerdi fakat oyuncu olarak bu aralar tatlı bir heyecan yaşıyorum. Yakında gösterime girecek olan ve Avrupa’da rol aldığım ilk filmim yarışmaya seçildi. 10–14 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen Oldenburg Film Festivalinde yarıştı. Bu benim için çok özel bir deneyim.

Bugüne kadar oyunculuk adına neler de çalıştın?

Son iki yılda “Make Me Feel”, “Ghost Bastard” ve “Sarı Zarflar” filmlerinde rol aldım. Bunlardan ikisi bu yıl vizyona girecek, İlker Çatak’ın yönettiği  “Sarı Zarflar” ise önümüzdeki yıl mart ayında sinemalarda olacak. Ayrıca Türkiye’de de çeşitli kısa filmlerde rol aldım. Rol aldığım  her  proje benim için çok değerli ve bana olağanüstü tecrübeler kattı, her biri farklı bir dünyaya girme, farklı bir karakteri yaşama fırsatı sundu. Hepsi benim için çok değerli. 

Bu hafta katıldığım festivalin adı Filmfestival Oldenburg. Almanya’nın en önemli bağımsız film festivallerinden biri, hatta “Avrupa’nın Sundance’i” olarak biliniyor. Rol aldığım  ilk  filmin burada yarışıyor olması benim için ayrı bir gurur ve heyecan.

İlk filmin "Ghost Bastard"dan bahseder misin?

Erkan Acar’ın yönettiği Ghost Bastard  Komedi / Dram dalında 95 dakika sürüyor. Filmin müzikleri Selçuk Torun imzalı, kurguyu ise Levent Çelebi yapmış.

Filmin üç yapımcısı var. Hadlaub Pictures (Zürich), MAVIE Films (Berlin), Alpha Centauri Studios (Ludwigsburg)

Oyuncular Philippe Reinhardt – Mike,  Aliyah Acar – Elli,  Charleen Weiss – Kira ben ise Leon karakterindeyim.

Ghost Bastard’ın konusuna gelince Mike, ölüm ile yaşam arasındaki arafta sıkışmış, alaycı ama sempatik bir ruh. Elli ise babasının kaybıyla baş etmeye çalışan, içine kapanık bir kiz. Film yas, dostluk ve aciyla olgunlasma üzerine hem eğlenceli hem de duygusal bir hikâyeyi anlatiyor. 

Benim rol aldığım karakter Leon ise  tam bir “bad boy   tehlikeli bir çekiciliğe sahip, karizmatik ama karanlık bir tip. Kira’nın sevgilisi ve onu aşağı çeken kişi, kendi küçük çetesinin başı, kivrak zekali, hızlı para ve güç peşinde. Duygusal derinliği var ama bunu kimseye göstermiyor. Dışarıdan cool, içinde firtinalar kopan bir tip.

Film, 2025 festivallerinin ardından bu yılın sonunda Almanya, İsviçre ve Avusturya’da sinemalarda gösterime girecek. İnşallah Türkiye’de de gösterim olur. 

Diğer filmin "Make Me Feel" ne zaman vizyonda?

Bilimkurgu, macera ve aşkı harmanlayan ‘Make Me Feel’, genç anne Ella Savas’ın yolculuğunu anlatıyor.

Dünya prömiyerimiz  29 Ekim 2025’te Berlin Zoo Palast’ta yapılacak.

Almanya genelinde sinema gösterimi 13 Kasım 2025’te başlayacak.

Filmin yönetmeni Timur Örge Türkan  Saylan’ın torunu, film de Ella, komada yatan eşi Tito ile iletişime geçebilmek için çığır açan bir bilimsel yöntemle onun rüya dünyasına adım atıyor. Tito ise yazar ve yönetmen; komadayken gördüğü rüyalarda kendi yazdığı filmleri bizzat yaşıyor. Ella’nın tek şansı, Tito’yu yeniden hayata döndürmek için onu rüyalarinda tekrar kendisine aşık etmek. Dört ülkede çekilen film, görsel zenginliği ve duygusal derinliğiyle bağımsız sinemanın iddialı örneklerinden.

‘Make Me Feel’in senaryosunu Laura Sommer, Erkan Acar, Timur Örge, Michael David Paten beraber kaleme almışlar. Müzikler yine Selçuk Torun imzalı, kurguyu ise Florian Metzner yapmış.

Yapım: Mumukuba Film, Alpha Centauri Studios, Leo Loco Entertainment, 4Corners Cinema Production

Yapımcılar: Tito Uysal, Ronald Nitschke, Timur Örge, Ömer Filikçi, Wesley C. Howard, Christa Schulte Rentrop

Benim  karakterimin adi Mehdi. Bu filmde ayni zamanda yapımcı  olarak da  yer aldım. Mehdi, Tito’nun sevgi dolu, korumaci  küçük kardeşi. Tito’nun rüyalar aleminde ise Mehdi her dünyada bambaşka bir kimliğe bürünüyor ve her seferinde farklı bir ruh hâli taşıyor.

Hitler Almanyası döneminde Nazilerin baskısı altında yaşayan, müziğiyle direnmeye çalışan duygulu bir müzisyen olarak, 

Eski İtalyada güce ve statüye göz diken, karizmatik ama tehlikeli bir mafya elamanı olarak, Eski İspanya’da sinir tanımayan savaşçı  özgür bir ruh, korsan ve dövüşçü olarak farkli  dünyalar sayesinde Mehdi hem sevgi dolu bir kardeş hem de bambaşka hayatların içindeki çok yönlü bir adam olarak karşımıza çıkıyor. Ilk başta projeye küçük bir rolle katılmıştım  fakat performansım beğenilince rolüm büyütüldü ve set ekibinden övgüler aldım.

Bu proje, hem yaratıcı prodüksiyon süreci, hem de essiz senaryosunda rüyalar ve gerçeklik arasında kurduğu bağ sayesinde benim için unutulmaz bir deneyim oldu.

Bu sıralar adından oldukça sık bahsedilen İlker Çatak’ın filminden de bahsedebilir misin?

Bu projeyle ilgili henüz detay paylaşamıyorum ama İlker Çatak’ın zarif ve duygusal anlatımıyla çekilen, merakla beklenen bir yapım.

Özgü Namal ve Tansu Biçer başroldeler, benim de bu filmde çok tatlı ve özel bir rolüm var. Şimdilik karakterim hakkında sır vermem mümkün değil, ama çekimler boyunca aldığım keyif ve setin büyüsü beni fazlasıyla heyecanlandırdı. Filmin vizyona girmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

 Var mı yeni projeler?

Bol bol yeni proje var. Şu an için kesinleşen 2 aksiyon filminde rol alacağım. Başka film ve diziler icin de senaryolar okuyorum.

 

 

"Matilda  Duru" kitapçılarda!

İpek Kocaman Kahverengi Giyen Adam, Deri Maske, 9.5 Hafta adlı kitaplarından sonra geçtiğimiz günlerde Profil Kitap'dan  ''Matilda Duru'' adlı kitabını yayınladı.

''Matilda Duru” okuyucuyu bir kadının hem kendinden hem de kaderinden kaçışıyla yüzleştiriyor.

“Matilda Duru”, içsel dönüşüm, kimlik sorgulaması ve hayatın en beklenmedik anlarında gelen kırılma noktalarıyla örülü sarsıcı bir anlatım içinde.

İpek Kocaman, bu romanında okuru hem bir bilinç akışına hem de ruhun derin koridorlarına davet ediyor.

Kitaptan Öne Çıkan Temalar

* Kadının kendini yeniden keşfetme yolculuğu

* Aşk, sadakat ve özgürlük üçgeninde sıkışan ruh halleri

* Annelik duygusunun beklenmedik yüzleşmeleri

* İçimizde saklı kalan “çocuk”la barışma cesareti

Matilda Duru kapak fotosu

Yazar '' Matilda Duru'' için; "Bu kitap, bir kadının kendiyle yüzleşmesinin, kabullenmenin ve yeniden doğuşunun hikâyesi. Hepimizin içinde gizlenen küçük çocukla barıştığımızda aslında gerçek özgürlüğümüzü bulduğumuza inanıyorum." diyor.

 

 

 

Ara Güler : On Life

Ara Güler Müzesi’nin Robert Capa Contemporary Photography Center iş birliği ve İstanbul Macar Kültür Enstitüsü’nün değerli destekleri ile hazırladığı, 20. yüzyılın en önemli foto muhabirlerinden Robert Capa’nın sergisi 12 Eylül’de açıldı.

Türkiye’de bugüne dek yapılmış en geniş kapsamlı seçkisinden oluşan “Robert Capa | Gerçek En İyi Fotoğraftır” isimli sergisi 22 Mart 2026  tarihine kadar açık olacak.

2024 yılında Budapeşte, Capa Center’da açılan ve büyük ilgi gören “Ara Güler: On Life” sergisinin ardından iki önemli fotoğraf müzesi arasındaki iş birliğinin devamı niteliğindeki sergi adını Capa’nın yalın, direkt ve gerçekliğe dayalı fotoğraf felsefesini yansıtan bir sözünden alıyor.

Sergide, Capa’nın meşhur kareleri yanı sıra 1946 yılında Türkiye’de çektiği 37 karelik özel bir seçkiye de yer veriliyor.

Kültür ve sanat alanında uzun soluklu pek çok sosyal sorumluluk platformu ve projesine destek veren Doğuş Grubu’nun 2016 yılında Ara Güler ile yaptığı iş birliği sonucunda 2018 yılında açılan Ara Güler Müzesi yeni sergisi,  pazartesi günleri hariç Salı-Cumartesi 10.00-18.00, pazar günleri ise 12.00-18.00 saatlerinde Yapı Kredi bomontiada’da ziyaretçilerine kapılarını açıyor.

 

 

Adana Altın Koza’da İklim Krizi ve Sürdürebilirlik! 

Bu yıl 22- 29 Eylül tarihlerinde 32.si gerçekleştirilecek Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, iklim kriziyle mücadele ve sürdürülebilirlik vizyonunu sürdürüyor. Festival, 5 bin çocuğu sinemayla buluşturacak ve her küçük izleyici için Adana’daki yangınlardan etkilenen bölgelere bir fidan dikilecek. Tematik sürdürülebilirlik sponsoru Sürdürebilirsin iş birliğiyle “atıktan fidana, eşyadan umuda” yaklaşımı da sahneye taşınıyor.

Altın Koza  “Sinema barıştır, özgürlüktür, umuttur” mottosuyla yola çıkıyor ve sürdürülebilirlik vizyonunu merkezine alıyor. Son dört yıldır olduğu gibi, iklim kriziyle mücadele ve sürdürülebilirlik yaklaşımı yalnızca bir tema değil, festivalin ayrılmaz bir parçası olarak varlığını sürdürüyor.

Festival Yürütme Kurulu tarafından yapılan açıklamada, “Adana Altın Koza, bu yıl da sadece sinemanın gücünü değil, sürdürülebilir bir yaşam için ortak sorumluluğu da vurguluyor. Atıklardan fidana uzanan dönüşüm süreciyle festival, sanatın toplumsal etkisini doğa ile buluşturarak geleceğe anlamlı bir miras bırakmayı hedefliyor” denildi.


Festivalin en güçlü sürdürülebilirlik adımlarından biri Çocuk Sineması bölümünde hayata geçiriliyor. Dezavantajlı bölgelerde öğrenim gören yaklaşık 5 bin ilkokul öğrencisi, festival boyunca sinemayla ücretsiz buluşacak. Her çocuk için dikilecek fidanlarla, Adana’daki yangınlardan etkilenen bölgelere yeni yaşam alanları kazandırılacak. Böylece minikler hem sinemanın büyüsüyle tanışacak hem de doğayla bağ kuracak. Festival kapsamında, konukların ulaşımı büyük oranda, çevre dostu araçlarla sağlanacak.

Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali bu yıl ayrıca, tematik sürdürülebilirlik sponsoru Sürdürebilirsin iş birliğiyle hayata geçirilen uygulamalarla, sinemanın yanı sıra doğaya da kalıcı katkılar bırakmayı amaçlıyor. Bu kapsamda yürütülecek çalışmalar ise şöyle: Festivalin hazırlık sürecinde ortaya çıkan organik atıklar komposta dönüştürüldü. Bu dönüşümle yetiştirilen 100 fidan, festivalin doğaya armağanı olarak toprakla buluşturulacak.

Festival jürisi ve sanatçılarının bağışladığı özel eşyalar Sustainers.co üzerinden yeni sahiplerine ulaşacak. Satış gelirleri kompost üretimi ve fidan dikimine aktarılacak; böylece her eşya, çevresel dönüşüme katkı sağlayan bir umuda dönüşecek.

Festival alanlarına yerleştirilecek organik atık kutuları sayesinde katılımcılar da bu dönüşümün parçası olacak. Böylece Adana Altın Koza, sadece bir sinema festivali değil, aynı zamanda sürdürülebilir yaşama örnek bir deneyim sunacak.