Bu sezon yapımcılığını Vigor Sanat’ın yaptığı ‘Gellert Tepesi’nde Düş ve Gerçek’ oyunuyla tiyatro sahnesinde olan ekranın ve tiyatronun sevilen ismi Deniz Barut röportaj konuğum.
‘Gellert Tepesi’nde Düş ve Gerçek’ adlı oyunu Trump Sahne’de prömiyerinde izledim. Yapımcılığını Serdar Akkaya’nın yaptığı oyunu Deniz Hamzaoğlu ile beraber oynuyor Deniz Barut; bomba ve siren sesleri altında savaşın anlamsızlığını anlatan oyunu Deniz Hamzaoğlu yönetmiş. Dekor ve kostüm tasarımını her daim başarılı işlere imza atan Barış Dinçel hazırlamış. Sezonun en keyifli işlerinden Vigor Sanat’ın bu muhteşem oyununu 17 Kasım'da Baba Sahne'de, 24 Kasım'da ise Kozzy'de izleyebilirsiniz.
Anneler ve Kızları, Lale Devri, Kara Para Aşk, Hayatımın Aşkı, Avlu, Sol Yanım, Destan ve Kuruluş Osman dizilerinden tanıdığımız başarılı oyuncu Deniz Barut ile hafta içi İstanbul’un nostaljik semtlerinden Kuzguncuk’ta buluştuk. O tarihi Kuzguncuk sokaklarında dolaştıktan sonra semtin şirin cafelerinden birinde kahvelerimizi yudumlarken Deniz Barut’a yeni oyunu ‘Gellert Tepesi’nde Düş ve Gerçek’i, oyunculuğu nasıl seçtiğini, hayatı, AŞK’ı, tabii ki Deniz Barut’u her şeyi sordum. Zarifliği, kibarlığı yanında mütevaziliği ile sorularımı yanıtladı.
Şimdilerde Ortadoğu savaş ile iç içe, oyun bile olsa savaşta olmak zor değil mi?
Elbette oldukça zor. Savaş zamanı bu oyunu oynuyor olmak bizi daha da derinden etkiliyor ve eminim seyirciyi de. İlginç bir tesadüf zamanlama olarak. Bütün dünyanın sessiz kaldığı, yalnızca duyarlı insanların sesini duyurmaya çalıştığı bu savaş suçuna kayıtsız kalmak imkansız. Oyunda, aynı atmosferi, aynı duyguları onlarca sene önce yaşamış bir karakteri oynarken bugün hala bunu yaşayan insanların varlığını bilmek buna şahit olmak çok acı.
'Gellert Tepe’sinde Düş ve Gerçek'deki kadın rolü geldiğinde neler hissettin?
Deniz Hamzaoğlu, çok uyumlu bir şekilde, hem aynı dizide partner oynadığım hem de zaten sektörden çok saygı duyarak takip ettiğim bir oyuncu. Birlikte bir şey yapma fikri doğduğunda yıllardır hazırlığını yaptığı bu oyunu getirdi önüme. Çok sevdim, aynı yöne baktığınız insanlarla çalışmak büyük şans. İyi değerlendirdik diyelim. Mutluyum bu oyunla sahnede olduğum için.
Savaşta kadın olmak nasıl bir duygu?
Kadın olmak, her alanda zorlukları olan, sadece varoluşumuz ve dünyaya geldiğimiz cinsiyet sebebiyle çok daha çetin bir mücadelenin içine doğduğumuz yegane ve kıymetli… Hayatımızın her alanında veriyoruz bu mücadeleyi sadece ‘kadın’ olduğumuz için, burdayız, varız, yapabilirizlerle dolu bir mücadele bu. Çocukken aile içinde, yetişkinken ilişkilerde ve mesleki alanda. Savaşta ise gördüğümüz gibi ne kadın, ne erkek, ne çocuk, ne yaşlı dinlemiyor o kirli zihinler. Savaşta insan olmak zor.
Sizi sahnede Deniz Hamzaoğlu ile uyumlu bir ikili olarak gördüm, oyuna nasıl hazırlandın?
Teşekkür ederim. Uyumlu bulmanıza sevindim. Biz zaten mesleki olarak bu uyumu fark ettiğimiz için böyle bir şeye kalkıştık. Uzun süren, son derece planlı programlı, üzerine çok düşünülmüş, çok sıkı çalışılmış, inanılmış bir prova süreci geçirdik. Çok keyifliydi.
Anlatsana bize ‘Gellert Tepesi’nde Düş ve Gerçek’i?
Zevkle. Gellert Tepesi’nde Düş ve Gerçek, savaşta, gittikçe daralan bir kuşatmada, her şeyini kaybetmiş ve bir sığınakta mahsur kalmış iki yabancının hikayesi. Bu iki yabancı, çevrelerindeki dünya yerle bir olurken, güvenli olduğunu düşündükleri sığınakta, her şeye rağmen hayaller kurup, oyunlar oynayarak hem savaşın dehşetiyle mücadele etmeye çalışır hem de birbirleriyle yüzleşirler.
Düşler yarım, hayaller başkalarının ellerinde… Bu deneyimi yaşamak ve empati kurabilmek adına herkesi oyuna bekliyorum. Ve ne acıdır ki dün ve bugün arasında hiçbir fark yok. Bugün hala dünya toprakları üzerinde bazılarımız aynı duyguları, bu çaresizliği yaşıyorlar.
Biraz da Deniz Barut’tan bahsedelim.
Ben kendi halinde yaşayan, hayaller kurmaktan hiç vazgeçmeyen ama bir tarafıyla fazlasıyla gerçekçi, öğrenmeye aç, gezmeye hasret, iyi, gerçekten iyi, pozitif, temelde çok mutlu ve her daim umutlu bir insanım.
Sporcu ve kraliçelikten sonra oyunculuk nasıl gelişti hayatında?
Ben çok sıkı bir spor disiplini içerisinde büyüdüm. Çocukluktan yetişkinliğe kadar olan süreçte hayatımda profesyonel spor vardı. Birbirinden çok farklı görünselerde çalışma prensipleri, alınan haz, yaşanan zorluklar ve kolektif çalışma biçimi ortak gerekliliklerini çok ama çok benzetiyorum sporculuk ve oyunculuğun. Spor hayatım bittikten sonra, biraz dağıldığım, yolumu aradığım, çokça karmaşık ve farklı yollar denediğim zamanlar oldu. Bu kısım uzun ve yorucu ama oyunculuk zaman içerisinde ne yapmak istiyorum sorusu üzerine gelişen, kendimi bulduğum, en iyi şekilde kendimi ifade ettiğimi düşündüğüm ve inanılmaz keyif aldığım yolculuktu. 20 yıla yaklaşıyorum. Ne mutlu. Üzerine çalışmak, emek vermek ve hayaller kurmak her zaman mutlu etti. Aynı şekilde de devam ediyor.
Türkiye’de oyunculuk zor mu?
Her ne kadar araştırsam, öğrenmeye çalışsam, duysam da yurt dışındaki yaklaşıma ve sektör içi çalışma koşullarına hakim olmadığım için tam olarak karşılaştırmam mümkün değil. Ancak şu bir gerçek ki ekmek elden su gölden algısı var oyunculukla ilgili, sanki ne kolay hayatlar yaşıyor bu oyuncular algısı var. Ama öyle değil elbette. Görünen kısmı göz boyuyor evet ama mutfakta işler öyle değil. Fiziki ve manevi zorluğunun yanı sıra hak hukuk adalet kısmında da sorunlar var. Telifler konusu hala haksızlıklarla dolu mesela.
Tiyatrocu olmak nasıl bir duygu?
Sahnede olmak bana çok iyi hissettirdi. Çok özel, çok besleyen bir tarafıyla çok zor ve mücadele isteyen bir duygu hali. Hem çok çalışmışlık, çok hazır olmak hem de anda kalmak, akışa bırakmak adına muazzam bir tecrübe. Tam da hayat için gerekli olduğu gibi. Deneyimlediğim için şanslı hissediyorum.
Ekran mı tiyatro mu şu sıralar ön planda senin için?
İkisinin de tatmin eden birbirinden farklı çok fazla yönü var. Çok farklı çalışma prensipleri ve dinamikleri var. Birini diğerinden üstün tutamam. Bu zenginliğe sahip olduğum için mutlu hissediyorum. Hiçbirinden vazgeçemem. Tadını çıkarmaya devam.
Daha çok dram rollerini oynuyorsun değil mi? Oynamak istediğin özel roller ve örnek aldığın oyuncular hangileri?
Evet şimdiye kadar öyle oldu. Ara ara komedi de yaptım. Üzerine düşünüp, kafa yorabileceğim, üzerine hayal kurulmuş, gerçek, derinlikli yazılmış, cevapsız soru kalmayacak şekilde yaratılmış, işinin ehli kalemlerden çıkan, işinin ehli yönetmenlerin yöneteceği, benim de zevkle üzerine koyabileceğim her karakteri oynamaya varım. Bu elbette oyuncu olan herkesin hayali.
İki erkek çocuk annesi olmak kolay mı?
Zor demieyeceğim ama kolay da değil. Hiç de sevmem orta yolculuğu ama biraz öyle bir cevap oldu. Tam olarak böyle bir duygu çünkü ne zaman negatif bir histe olsam, zorluklarından şikayet etsem, varlıklarına şükrederken buluyorum kendimi. Şöyle güncelleyelim iki erkek annesi olmak adrenalin yüklü, eğlenceli, yüreğinize el bombası koymuş gibi ama bir o kadar da sırtınızı sağlamda hissettiğiniz tarifsiz bir duygu.
Halen spor yapıyorsun sanırım?
Bu ara sporu biraz ihmal ettim. Oluyor böyle arada. Bazen rutini bozmaktan yanayım. Kendimi ihmal edecek kadar değil ama hayatımı sıradanlaştıran tüm rutinleri zaman zaman bozmayı seviyorum. Yeniden başlarım kısa zaman sonra.
Kendini üç kelime ile ifade edebilir misin?
Ben bile tam olarak kendimi çözememişken mi? Ama en belirginleri sayabilirim. Dürüst, sevgi dolu, kararlı.
Kitap okumayı seviyor musun?
Çok seviyorum. Çok okuduğum bir çocukluk geçirmedim aslında. Sonradan lise yıllarım itibariyle hayatımda vazgeçilmez oldu. Bu ara yeniden Türk Edebiyat’ına döndüm. Unuttuğumuz, ihmal ettiğimiz değerleri hatırlamak, kendimizi tanımak adına çok sevdiklerimi yeniden okuyorum. Necati Cumalı çok severim. Sevdiğim eserlerini okuyorum yeniden.
Müzik denilince neler seversin?
Müziksiz an yok evde, arabada, sette…Her türde müzik dinlerim. Klasik çok severim, caz da öyle. Arabesk de çoğunlukla. Hele eskiler Gönül Akkor’lar, Yaşar Güvenir’ler. Bazen hiç bitmeyen İlhan İrem atakları gibi. Tamamen duygu durumuma bağlı olarak değişir. Bazen takılır kalırım birine. Bu aralar iki oğlumda çok fazla hayatıma dahil ettiği için rap dinliyorum sıklıkla.
Hayatının hangi dönemindesin?
Huzurlu, kendinden emin, ne istediğini ve en çok da ne istemediğini bilen bir dönemindeyim.
Kırmızı çizgilerin neler?
Çok fazla vardı. Yumuşadı hepsi. Bana yapılan birçok şeyin sadece benimle ilgili olmadığını anladığımda yumuşadı. Kendimi yıpratmayacak kadar müsaade ediyorum. İnsanlara karşı daha anlayışlıyım artık. Yapmaz dediklerimizin hangi şartlarda neler yapabileceklerini görecek çok şey yaşadım. Bir güvensizlikten bahsetmiyorum asla aksine insandır beşer şaşar. Yalanı sevmem, riyakarlığı hiç sevmem, nankörlüğü sevmem, hele şımarıklığa tahammül edemem, boş laf sevmem ama anlarım bunların hepsini. Sanırım tek bir şey kaldı yumuşatamayacağım, anlayamayacağım o da kibir. Tahammül edemiyorum kibire, yakıp, yıktıklarına. Hiç çekemem kibirli insanı.
Evde ki Deniz’in bir günü nasıl geçiyor?
Erken kalkmayı seviyorum. Çocukları okula uğurladığım için zaten mecburi bir alışkanlıkta var yıllardır. Benim için genel ve vazgeçilmez kural evde en erken ben kalkarım en geç ben yatarım durumu. Onlar kalkmadan kalkarım onlar yatmadan yatamam. Hiç değişmez bu. Bir çeşit kontrol, iyi hissetme hali sanırım. Her gün meditasyona ayrılan mutlaka bir 15 dakika. Nerde olursa olsun. Yalnızlığımı çok severim. Okumak, her güne bir film mutlaka sığdırmaya çalışmak. Bayılırım evde film izlemeye. Ve yemek yapmak mutfakta zaman geçirmek vazgeçilmez. E onun dışında set, arkadaşlar, sohbetler, her zamanki koşturmaca.
Hobilerin neler?
Hobi hiç bitmez. Dönem dönem değişiyor. Seramik ile ilgilendim uzun süre ara ara devam ediyorum. At biniyorum sıklıkla. Bitkilerle aram çok iyi. Bu ara en yoğun ilgi alanım evdeki küçük orman.
‘AŞK’ Deniz Barut’a ne ifade ediyor?
Aşk anlaşılması en zor, tarifi herkes için farklı ama gücü ve etkisi herkes için aynı olan. Aşktan anladığım sınırlanamaz alanda, sınırlanamaz ve engellenemez olan. Mesela ben doğaya aşığım. Doğanın hissettirdiği, anlamlandırdığı, öğrettiğine aşığım. Doğan, büyüyen, yaşayan ve üretene aşığım.
Var mı yeni projeler?
Görüştüğümüz projeler var. Karşılıklı heyecanlandığımız, içinde yer almak isteyeceğim projeleri iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Şu an söylemek doğru olmaz.
KAPADOKYA’DA ŞİFA KAMPI!
Kapadokya Avanos'ta 16-20 Kasım 2023 tarihleri arasında "Sana Özgü Nefes Bütüncül Şifa Kampı" düzenleniyor
Birbirinden değerli uzmanlar eşliğinde; katılımcılar sanattan spora, yogadan refleksolojiye kadar geniş bir yelpazede bütüncül şifa yöntemlerini deneyimleyecekler ve Kapadokya’nın eşsiz doğasının keyfine varacaklar.
Dr. Özgü Sevda Tekin, kampla ilgili yaptığı açıklamada; Kapadokya’da ilk kez düzenlenecek şifa kampı etkinliklerinin bütününe bakıldığında, danışanların nefes terapisi sayesinde iç huzuru ve enerji dengelerini keşfedeceklerini ve diğer eğitmenler eşliğinde birçok farklı deneyimler yaşayacaklarının altını çizdi.
Sana Özgü Nefes Bütüncül Şifa Kampında sanat terapisiyle bedensel ve duygusal farkındalığa ,keçe sanatı, ebebeyinler çocukları için yaratıcı ve eğlenceli atölyeler, akupunktur, kayropraktik tedavi, refleksoloji ve daha bir çok etkinlik ile insan bedenine şifa aranacak.
Kamptaki bu özel etkinlikler yanında Kapadokya’nın tarihi ve doğasal yapı ile şifalanmak için ‘Sana Özgü Nefes Bütüncül Şifa Kampı’nın çok iyi olacağı kesin.
Ankara’da En İyi Film "Karganın Uykusu"!
Bu yıl 2-10 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 34. Ankara Film Festivalinin Ulusal Uzun Film Yarışması yönetmen Derviş Zaim’in başkanlığı yaptığı jürisinde oyuncu Murat Kılıç, oyuncu Selin Yeninci ve yazar Mine Söğüt vardı.
Ankara’da yedi filmin yarıştığı festivalde Tunahan Kurt’un Karganın Uykusu filmini en iyi film seçilirken En İyi Yönetmen ödülü Kör Noktada filmiyle Ayşe Polat’ın oldu. Jüri Özel Ödülü Fikret Reyhan’ın Cam Perde filmine, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü Aniden filmiyle Defne Kayalar’a, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü de Kör Noktada filmiyle Ahmet Varlı’ya verilirken En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Kör Noktada filmindeki performansıyla Nihan Okutucu’ya En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü de Aniden Filmindeki performansıyla Öner Erkan’a sunuldu.
Fırat Özeler’in yönettiği “Kavur” En İyi Belgesel, Vehbi Bozdağ’ın yönettiği ‘Kurbağalar’ da En İyi Kısa Film Seçildi. VEKAM Ödülü ise Laf Aramızda Engürü Kahve filmiyle Özlem Mengilibörü ve Can Mengilibörü’ye verildi.
Mosso Akyaka aklınızda olsun!
Bu yıl kış pek gelmek istemiyor gibi, bakıyorum tatilciler halen Ege’de Akdeniz’de.
Malum sorular mesajlar geliyor haliyle "Caner, Kasım ayı geldi nereye gidelim?". Aslında zor soru değil ama çoğu yer mevsimsel olarak kapalı olunca direk isim vermekte kolay olmuyor.
Son yılların trend beldesi Akyaka’da Mosso Akyaka ilk etapta önerdiğim isim oluyor. 2021 yılında yaz başı çok keyif alarak kaldığım mekan denize birkaç adım mesafede. 6 odalı küçük butik bir otel olması yanında içindeki restaurant mekanı insanı başka diyarlara sürüklüyor. Barış Yayman’ın işlettiği Mosso Akyaka 12 ay açık şık bir işletme.
Mosso Akyaka’da Şef Mesut Döner ve ekibi misafirleri her daim gülen yüzleri ile karşılıyorlar. Gün burada nefis bir kahvaltı ile başlıyor. Köy kahvaltısı yanında Avrupai bir kahvaltı var sabahları, öğlen ve akşam yemeklerinde günlük balık çeşitleri yanında et çeşitleri mükemmel. Ama sunumlar müthiş, insanın yedikçe yiyesi geliyor, zengin barı ve kavı Akkaya’nın en iyilerinden.
Floyd Bistro’da müzikli gecceler!
İstanbul geccelerinin yemek ve eğlence odaklı şık mekanlarından Karaköy’de bulunan Floyd Bistro’nun geçtiğimiz hafta yeni sezona merhaba davetindeydim. Yılların başarılı işletmecisi Melih Doğan’ın işlettiği Floyd Bistro’da yemek ve müzik bir arada. Şık ve samimi ortamı özellikle Dünya Mutfağı seçkileri mükemmel. Floyd Bistronun nefis kokteylleri illaki tadılmalı.
O gecce sahnede şarkıları ve dansları yanında gülen yüzü ile her daim taktir ettiğim Jeyan Büyükburç vardı. Yıldız Teknik Üniversitesi Dans Bölümü mezunu olan Jeyan o gecce şovu ile yaktı yıktı yine. Dl Lady Pi (Pınar Başak Boyacı) ve seçkileri ile 80'ler den bugüne yerli yabancı şarkıları ile Çarşamba gecceleri Karaköy Floyd Bistro geccelere renk katıyorlar.
Yalova’yı ‘Yalova Gastronomi Günü’ ile keşfettik!
Yeni yerler görüp buraları tanımayı kim istemez? Geçtiğimiz hafta Gastronomi Turizm Derneği daveti ile bir grup basından arkadaşla İstanbul’un hemen yanı başında bulunan Yalova’nın şirin ilçesi Altınova'daydım.
Yalova Valisi Sayın Dr. Hülya Kaya’nın ev sahipliğinde gün Coffe Chef'te yöresel ürünlerle hazırlanmış kahvaltı ikramı ile başladı gezimiz. Tıbbi Aromatik Bitkiler Bahçesini gezdikden sonra 2500'den fazla kuşun yaşadığı Yalova Hersek Lagünü Kuş Gözlem noktasını gezdik muhteşem idi, böyle bir yer olduğunu bu gezi ile fark etmek güzel oldu. Hersek Lagünü 2004 yılından beri birinci derecede doğal sit alanı olarak korunuyor. Burada 235’in üzerinde kuşa ev sahipliği yapıyor.
Sayın Yalova Valisi Dr. Hülya Kaya Yalova'nın kendine has coğrafi işaretli ürünlerinin olduğunu ve bu ürünlerin Türkiye pazarında hakettiği yere gelmesi için hep beraber el birliği ile çalışmamız gerektiğini belirtti.
Gezide Hersek Lagünü sonrası Osman Gazi Köprüsü altında bulunan Dilburnu Deniz Feneri’ni, Atatürk ile ölümsüzleşen Yürüyen Köşk’ü, Termal Kaplıcaları ve çok beğendiğim Limak Thermal Hotel Yalova gezilerimizin uğrak noktaları oldu. Özelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün Limak Thermal Hotel’de ki restore edilen salonda yemek yiyor oluşumuz duygulandırdı beni. Şef Ali Dilan ve ekibinin hazırlamış yöresel yemekler ve sunum muhteşem idi.
Yalova gezisi kapsamında Sanayi ve Ticaret Odası ile sektör için geliştirilen proje ve Yalova Gastronomi Günü Sempozyumu gerçekleştirildi. Panelde başta Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe olmak üzere Turan Eselioğlu, Yalova Uygulama Oteli Şefi Ferit Usta, Hasan Soygüzel, Yılmaz Boz, Hüseyin Kurtoğulları ve Efsun Dindar gibi değerli konuşmacılar soruları yanıtladı.
GTD Yön. Kur. Başkanı Gürkan BOZTEPE; bu yıl ilk defa yapılan Sanayi ve Ticaret Odası sempozyumu toplantısı ile gastronomi sektörüne yeni bir soluk kazandırmayı ve sınırları ortadan kaldırmayı amaçladıklarını söyledi.
Yalova Valiliğince gerçekleştirilen bu sempozyumda konuşmacılardan Plan Tur Başkanı Hüseyin KURTOĞULLARI, Türkiye’nin Gastronomi alanında turizm gelirinin artması için Valiliklerin, Ticaret ve sanayii odalarının yurt içi ve yurt dışı kurumlarla yapılan iş birliklerinin önemine dikkat çekti. ‘’Önümüzdeki yıllarda Gastronomi turizmi sektörünün dünya ekonomisindeki yerinin çok daha artacağını öngörüyoruz.'' dedi. Paydaşlar arasında sinerjinin yakalanması açısından bilgilendirme toplantılarının çok etkili ve önemli olduğunu düşündüğünü ekledi.
Gürkan Boztepe, “Rekabet gücümüz, dünyaya hızla uyum sağlayan bakış açımız ve vizyonumuz sayesinde sınırları aşacağımıza inanıyoruz. Gastronomi Turizm sektörüne iş birliklerinin ve ortaklıkların kurulmasını cesaretlendirirken, yeni destinasyonlar ile kültürel deneyimler hakkında fikir alışverişleri yapacağız.” dedi.
Boztepe, Türkiye dünyanın birçok noktasından gelen üreticilerin bir araya geldiği toplantıda katılımcılara ve konuşmacılara teşekkür ederken, Yalova Valisi Sayın Hülya Kaya da toplantıya ev sahipliği yapmaktan dolayı büyük memnuniyet duyduklarını vurgulayarak, GTD önderliğindeki toplantının sektöre yeni bir sinerji getirmesini beklediklerini belirtti.