Ekranların başarılı ismi Rojda Demirer 15 yıl sonra ‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence!’ adlı oyunuyla tiyatroya geri dönüyor.
Yaklaşık üç yıl evvel Blu Tv de yayınlanan ‘Saygı’ dizisinde ki Füruzan karakteri için Gecce'de sorularımı yanıtlayan Rojda Demirer ile 5 Ekim tarihinde prömiyer yapacağı yeni oyunu ‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence!' için Caddebostan'da faaliyete geçirdiği kokteyl barı ‘Zest Society’cde sabah kahvaltısında buluştuk, kahvaltı sonrası kahvelerimizi yudumlarken Demirer’e tv dizilerinden sonra tiyatroya neden geri döndüğünü, yeni komedi oyunu ‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence!’ yi Rojda’yı, aşkı, hayatı, her şeyi sordum.
1Nefes Organizasyon tarafından organize edilen aile içi uyuşmazlıkların mizahi bir bakış açısıyla ele alan tek perdelik ‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence!’ prömiyerinden sonra 6 Ekim Aydın, 7 Ekim Nazilli, 8- 10 Ekim İzmir, 12 -13 Ekim İstanbul, 16 Ekim Ankara, 19 Ekim'de Bursa ‘da sahnelecek.
- Yeniden tiyatro nasıl oldu anlatsana?
Tiyatro aslında hiç kafamda olmadığı bir süreçte oldu diyebilirim. Hatta çok fazla tiyatrosu olan arkadaşlarım var onlardan ve bana devamlı tiyatro yapalım diyen çok özel isimler var uzun zamandır, bir türlü hazır hissetmemiştim kendimi tiyatroya, çünkü 2008 yılında Devlet Tiyatrosundan ayrılmıştım ve aradan tamı tamına 15 yıl geçti. Hani bir korkansınya üzerine bir korku gelir sahne de olmak nasıl bir duygu diye. Bunlardan dolayı tedirgin olduğum için yeniden tiyatro yapmak gibi bir düşüncem de yoktu doğrusu. Ama son rol aldığım Kanal D'de yayınlanan ‘O Kız’ adlı dizide beraber oynadığım oyuncu arkadaşım Orhan Kılıç'dan tiyatro teklifi gelince ve oyunu da okuyunca bir an Orhan ile kendimi de orada görünce çok eğlendim, hadi ya neden olmasın diyerek rolü kabul ettim. Orhan’ın beni ikna etmesiyle bu maceraya başladım.
- Seni uzun yıllardır tv ekranında beğenerek izliyoruz bize biraz Rojda’dan bahsetsene.
Özel hayatına, ailesine, arkadaşlarına hayvanları ile geçirdiği süreye onlarla olan paylaşımlarına çok çok değer veren bütün hayatının iş olmasından uzun yıllardır itina eden biriyim aslında. Hatta bu yüzden belli bir süredir başroller oynamak istemediğim kararımı menajerimede açıkladığımda çok garip karşılamıştı. Aslında bu durumu çoğu insan garip karşılıyor. Ama ben hayatımı yaşamaya çok önem veren dolu dolu sevdikleri ile vakit geçirmeye, hayvanlarımla beraber olmayı özellikle kendim ile vakit geçirmeye çok kıymet ve değer veren bir insanım. Bunları dolu dolu yaşadığımda hayattan çok keyif alıyorum. Çok mutlu çok pozitif bir insan oluyorum gerçekten. O nedenle artık hayatımda zamanla yaptığım işlerden yaptığım belki şans olacak ama yatırımlarımın bana verdiği dönüşümün verdiği imkanlarla da böyle bir hayatı artık yaşabiliyorum. Bu nedenle mutlu bir insanım diyebilirim. Sevdiklerim hayvanlarım ve özel hayatım ile mutlu olmayı bilen bir insanım. Yani benim için hayat sadece para kazanma telaşı değil, gerçekten maddiyat benim için ikinci üçüncü planda olmuştur. Nerede olduğum değil kimler ile olduğum o nedenle yatırımı aileme hayvanlarıma ve sevdiklerime yaptığımda dönüşümü çok güzel olmuştur, o yüzden çok şanslıyım.
- Oyuncu olmak hayatında nasıl gelişti?
Çok küçük iken tesadüfler ile aslında, 8 yaşında iken evde piyano dersleri almaya başlamıştım, piyano öğretmenim de bana ‘Ankara Radyosu Çocuk Korosu piyano sınavı açıyor, çok yeteneklisin’ bu sınava katılmam gerektiğini söylemişti. Bu sınavlara girdim çok iyi eğitmenlerden Rüştü Asyalı, Sungun Babacan, Ejder Akışık gibi çok önemli duayenlerden dersler aldım. Sınavı kazandıktan sonra da çok uzun yıllar diksiyon ve oyunculuk dersleri almaya başladım. Çok küçük yaşta çocuk oyuncu olduğum içinde radyo tiyatrosu yapmaya başladım, buradan yetiştiğim içinde TRT nin tek kanallı çocuk dizilerinde rol aldım ve seslendirme yaptım, dizilerde oynadıktan sonra 14 yaşında Devlet Tiyatrosundan teklif geldi. ‘Gazap Üzümleri’ adlı oyun oynanacaktı ve Amerika’dan bir yönetmen gelmişti. Çocuk oyuncu gerektiği için radyodan deneme eleme yapıldı ve ben seçildim, üç yıldır sürdü oyun. O zaman 17 yaşıma gelmiştim. Konservatuar sınavı dönemi gelmişti. Artık tiyatro da kanıma girmişti. Hacettepe Üniversitesi Devlet Tiyatrosu sınavlarına girdim ve kazandım. Ve oyunculuk maceram başladı.
- Sanırım 15 yıla yakındır tiyatro yapmıyorsun nasıl alıştın mı ?
Yani şöyle söyleyeyim şu an provalara devam ediyoruz. Ama şunu söylemem gerekirse iyi ki kabul etmişim dediğim bir süreçteyim, oldukça da keyifli çalışıyoruz. Sahneye çıktığımda da aynı keyif de olacağımızı düşünüyorum. Partnerlerim ile çok eğleniyorum.
- Komedi sana yakışır , ‘Seviyorsan Git Ayrıl Bence! ‘ yi neden seçtin? Oyun neyi anlatıyor?
Sağol, bu oyun bir komedi, son dönemde aslında komedi oynamayı özledim. Dizilerde çoğu zaman kötü karakterleri canlandırdım. Nedense bir dönem hep iyi karakterleri oynamıştım, sonra hep karakterlere dönüştü ya entrikacı ya da arkadan iş çeviren kadınları oynamaya başladım. O yüzden dedim ki ben komediyi gerçekten seviyorum. Komediyi kendime yakıştırıyorum da bu arada aslında. Yapımcıların ve menajerlerin bizleri tek tip oyuncu gibi bize aynı rolleri dağıtıyorlar ama biz tiyatrocular aslında her rolü çoğunlukla giyebiliyoruz. Bu oyunun komedi olması beni çok cezbetti. Seviyorsan Git Ayrıl Bence! ‘ boşanmak üzere olan arası açılmış ama halen sevgileri bitmemiş bir çiftin hikayesini anlatıyor.
- Kimler var ekipte?
İrfan Kangı’nın yazdığı oyunumuz üç kişilik, eşimi Orhan Kılıç, garson rolünü ise Tarkan Güneş canlandırıyor, aynı zamanda yönetmenimiz de Orhan Kılıç.
- Bundan sonrada hep tiyatro olacak sanırım.
Bir kere başlarsam olur herhalde, çünkü ben korkudan başlayamıyordum, şu anda provalarda rahatladım. Oyunun da sahnede tadını çıkarttıkça her halde artık vazgeçemem gibi geliyor.
- Bu güne kadar birçok başarılı iş de rol aldın, illa istediğin roller vardır, tiyatro ve ekran da öncelikle rol almak istediğin roller neler?
Özel spasifik bir rol yok oynamak istediğim, ama arkaya hep aynı tip rollerin gelmesinden rahatsız oluyorum bir oyuncu olarak, biraz daha farklı şeylerin oynamayı seviyorum. Mesela çok fazla dram oynadığımı düşünüyorum. O nedenle komedi oynayınca mutlu oluyorum. Ya da hep iyi kızı oynadığımda rahatsız oluyorum. Biraz entrikacı tipi canlandırmayı seviyorum. Aslında bir bağımlıyı bir ajanı oynayabilirim. Değişkenliği seviyorum.
- Bu aralar herkes oyuncu eğitimli bir oyuncu olarak gözlemlerin neler?
Gençlere şunu tavsiye ederim hepsi oyuncu olmak zorunda değiller, çevrelerinin teşviki yada gaza getirmeleri ile hareket etmesinler, kendi akılları ile hareket etsinler, bol bol kendilerini izlesinler. Bunu yapamadıklarını gördüklerinde kendilerini kanırtmanın bir alemi yok diye düşünüyorum. Alay konusu olmaktan öteye gidemiyorlar çünkü öyle olunca o yüzden illa buradan para kazanmak zorunda değiller, hayatta başarılı olacak başka şeyler bulabilirler, illa herkes oyuncu olacak, ünlü olacak, çok para kazanacak diye bir şey yok, insanlar mutluluğu başarılı oldukları işleri bulduklarında ondan keyif aldıklarında yaşıyorlar.
- ‘ AŞK’ Rojda Demirer’e ne ifade ediyor?
AŞK benim için çok çok önemli. Bir zamanlar bir röportajım da söylemiştim halen söyler insanlar bana bütün dünyayı koşarak geçecek kadar güçlü ve enerjik olarak hissediyorum kendimi aşık olduğumda. AŞK çok özel çok güzel bir duygu bence. Bunu yakaladığında bunu kaybetmemek bunun için hassasiyet göstermek fedakarlıklar göstermek çok önemli bir şey insanı çok zinde tutan, mutlu eden, ayaklarını yerden kesen bir olay benim için AŞK.
- Evde ki Rojda boş gününü nasıl değerlendiriyor?
Son dönemde evde kalmaya pek vaktim olmuyor ama, kaldıysam yeni dükkanın açılışı oyun provaları benim oyun bir sürecim oldu doğrusu. Evde kalmaya vakit bulduğum zamanlarda hayvanlarım ile vakit geçirmeyi, köpeğim ile uzun yürüyüşler yapmayı, yanıma içeceklerimi alıp sadece ayaklarımı uzatıp kafamda hiçbir düşünce olmadan güzel bir film izlemeyi, kitap okumak, bunlar benim gerçekten kendi kendime kaldığım da beni çok mutlu eden huzur veren şeyler. Evime dostlarımı çağırıp onlarla olmak onları ağırlamak, bu arada seni de yeni evime bekliyorum.
- Yoğun bir döneme giriyorsun, var mı yeni ekran projeleri?
Yok şu anda, zaten tiyatroya ‘Evet ‘ dediğimde başka bir şey yapmam diye düşündüm, sadece bana uyan dijital bir proje gelirse onu düşünürüm. Bu yılımı tiyatroya ayırdım.
***
100’üncü yılında Cumhuriyet Lezzetleri Adana’da!
Bu yıl 7. kez düzenlenecek olan Adana Lezzet Festivali, 6-8 Ekim tarihlerinde misafirlerini ağırlıyacak.
Lezzeti, kültürü, sanatı,doğası, iklimi, tarihi kimliği, insanları ile zengin ve güzel bir şehir olan Adana’daydım geçen hafta 30. Altın Koza Film Festivali için bu özellkleri birebir yaşadım.
Adana Lezzet Festivali her geçen yıl daha fazla katılımcı ve misafiriyle büyüyen bir gastronomi festivaline dönüşüyor. 2021 yılında katıldığım Lezzet Festivali'nde bu heyecanı gözlerim ile görmüştüm. Gastronomi konu başlıkları ve alanlarında uzman, yenilikçi fikirleriyle fark yaratan konuşmacıların katılacağı paneller, geleceğe tohum atma hedefine hizmet ediyor. Gastronomi turizmine dönüşen ve bu yıl 6-8 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan Adana Lezzet Festivali geçtiğimiz yıl 700.000 bine yakın insanı ağırlamıştı, Bu sayı sadece Adana’lıları değil Türkiye’nin her yerinden ziyaretçinin katılımı ile gerçekleşmişti.
Festival Adana Valiliğin ev sahipliğinde Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyeleri, odalar ve sivil toplum kuruluşunun katkılarıyla, festival yürütme kurulunun koodinasyonuyla gerçekleşecek. Festivalin organizasyonunu Haluk Özsevim yaparken konferans programı ve sahne programı içeriklerini Ebru Koralı oluşturmuş. Etkinlik 6 Ekim’de Yeni Adana Müzesi Konferans Salonu’nda başlayacak.
Cumhuriyetimizin 100. yılında “Erken cumhuriyet dönemindeki menüler” ana odağında düzenlenen festivalde davetler ve yeme içme kültürü, cumhuriyet dönemi sofralara gelen kadın erkek eşitliği, Türk Mutfağı'nın bugünkü imajı, Türk girişimcilerin marka restoranları sayesinde Türk Malı ürün ve hizmet kalitesinin dünya ile buluşmasından zeytinyağına, yerli malların ihracat potansiyeli” gibi konular ele alınacak.
Yerli ve yerinde üretim, yakın çevreden mevsiminde tedarik, atıksız mutfak, karbon ayak izi ve kaynakların doğru kullanılması gibi birçok çevresel değer taşıyan konular da gündeme gelecek.
“Adana’dan Dünya’ya” başlığında Yörük mutfağından Karataş Havzası deniz ürünlerine, şalgamdan sumağa, narenciye ürünlerine kadar farklı tatları buluşturan yeni yemek tasarımları beğeniye sunulacak.
Adana Merkez Park’ta 6 Ekim akşamı dev ateşin yanmasıyla Lezzet Sahnesi’de start veriliyor. Türkiye’nin dört bir yanından 50’den fazla şef Adana ürünlerini tanımak ve yeni lezzetler keşfetmek için geliyor. Adana mutfağını tanıtmak ve yeni jenerasyona aktarmak için unutulmaya yüz tutmuş yemekler atölyesine kadar bu yıl Adana Lezzet Sahnesi çok renkli ve neşeli olacak
Geçtiğimiz yıl ilki gerçekleşen ‘’Genç Şefler Yarışıyor’’ bu yıl ikinci kez düzenleniyor. Festival alanında gerçekleşecek yarışmada yeni yetenekler yaratıcılıklarını sergileyecek. Bu yıl ödüllü olacak yarışma şef adaylarını bekliyor.
Aylin Yazıcıoğlu, Arda Türkmen, Melih Demirer, Ömer Bozyap, Hazer Amani, Yoldaş Sönmez, Marc Pauquet, Ali Ronay, Türev Uludağ, Rıza Sönmez, Chef Hakan Çoşkun, Umut Karakuş ve Doğa Çitçi festivalin ünlü şefleri arasında. Masterchefler Somer Sivrioğlu ve Mehmet Yalçınkaya festivalin renkli yüzlerinden olacak
***
‘Kim Bu Ben’ ters köşe yapıyor!
Geçen sezon sonu prömiyerini yapan Rose Leilani’nin yazdığı, Onur Ünsal’ın çevirdiği, Engin Hepileri’nin yönetmenliğini, Kenan Doğulu’nun ise müziklerini yaptığı, ‘Kim Bu Ben' geçen çarşamba Zorlu PSM’de gala yaptı.
Beyza Şekerci, Onur Ünsal ve Neslihan Arslan’ın anlatıcı olarak oynadığı ‘Kim Bu Ben’ oyunu temposuyla dikkat çekerken oyun küresel iklim krizi, pandemi, neoliberalizm, bireyselleşme, dijitalleşme ve gözetleme kapitalizminin şifreleriyle uğraşan, aşk dolu kriminal bir gerilim.
‘Kim Bu Ben’, seyirciyi sürprizleriyle ters köşeye yatırıyor. Bu arada sahnede ilk defa izlediğim Beyza Şekerci performansını pek beğendim. Doğulu’nun müzikleri harika.
Gala geccesinde Kenan Doğulu, Beren Saat, Hatice Şendil, Demet Evgar, Burak Sağyaşar, Cansel Elçin, Zeynep Tuğçe Bayat, Nurhan Özenen,Kıvanç Terzioğlu, Damla Sönmez, Onur Büyüktopçu, Selen Öztürk, Fırat Çelik, Mert Öner, Esra Ruşan gibi birçok ünlü isim vardı Zorlu PSM’de.
‘Kim Bu Ben’ 6 Ekim Fişekhane, 15 Ekim Caddebostan Kültür Merkezi, 19 Ekim House Of Performance, 26 Ekim Moda Sahnesinde sahnelenecek.
***
11. BODRUM TÜRK FİLMLERİ HAFTASI DEVAM EDİYOR!
Sinema sektörünün en büyük buluşmalarından biri olan ve her yıl Bodrum’ da düzenlenen Bodrum Türk Filmleri Haftası 5 Ekim tarihinde son bulacak.
2023 – 2024 yılında gösterime girecek bir çok projenin lansmanın yapıldığı etkinlik Cenk Sezgin tarafından gerçekleştiriliyor yıllardır. Adeta sinema sektörünün oluşumu ve gelişimini anlatan Bodrum Türk Filmleri Haftası sürecince gerçekleşen söyleşi, panel ve workshoplar ile sinemanın pazarı gerçekleşiyor.
Bu yıl Bodrum Kalesi ‘nde gerçekleşen gecede Ali Poyrazoğlu, Fikret Kuşkan ve Lale Belkıs ‘a Yaşam Boyu Onur Ödülü, Yılmaz Gruda Özel Ödülü Zafer Algöz’e Suzan Kardeş, Güven Kıraç, Serdar Akar, Tamer Levent, Tijen Par, Açelya Elmas ve Tarık Papuçcuoğlu’na Emek Ödülü takdim edilirken, Berat Efe Parlar’a Gelecek Vaad Eden Oyuncı Ödülü verildi.
Bu yıl ilk defa verilen “Halikarnas Balıkçısı Özel Ödülü” nü gecceye çekimlerden dolayı katılamayan Bodrum’da doğup büyüyen Selahattin Paşalı’ya verildi,
11. Bodrum Türk Filmleri Haftası sürecinde ayrıca Ömer Faruk Sorak, Murat Şeker, Müfit Can Saçıntı, Mehmet Esen, Mustafa Uslu, Sinem Uslu, Sera Tokdemir, Didem Balçın, Metin Süre, İbrahim Kardaş gibi sinemanın değerli isimleri vardı.
Her yıl geleneksel olarak KOS adası içinde ortak yapılan etkinlikte ise 01 Ekim Pazar akşamı Murat Şeker’in yönettiği Çakallarla Dans 6 filmi Yunanlı seyirci ile buluştu. Filmin en önemli özelliği bir bölümünün 2022 yazında KOS Adası'nda çekilmiş olması, filmin sonrası yönetmen Murat Şeker ve filmin oyuncularından Didem Balçın seyirci ile söyleşi de bulundu.