• 27 NİSAN Cumartesi 09:35
  • HV
Advert

Sedef Şahin: Dünyayı sevgi kurtaracak!

Caner Ural
Caner Ural
Yayın Tarihi : 23-10-2023 18:52

Sedef Şahin’in Emine karakteri ile rol aldığı ‘Serçenin Gözyaşı' adlı film 20 Ekim itibari ile sinemalarda vizyona girdi.

Hikayesi gazeteci Ali Eyüboğlu’na senaryosu Şengül Boybaş’a ait  olan ‘Serçenin Gözyaşı’ adlı filmi başarılı yapımlara imza atan Aysun Akyüz Mehdiabbas yönetmiş. Yönetmenin "Çok çığlık var bu filmde!"  dediği filmde ayrıca Ezgi Şenler, Uğur Güneş,Yeşim Salkım, Soydan Soydaş, Arzu Cabbar, Evren Erler, Enes Aktaş, Bilge Şen, Kubilay Penbeklioğlu ve Özlem Gürses gibi değerli isimler rol almış.

Filmde eşinden şiddet  gören bir kadını canlandıran başarılı oyuncu Sedef Şahin ile vizyon evveli geçen hafta Sofitel İstanbul Taksim Otel’de buluştuk. Şahin’e rol aldığı Emine karakterini, filmi, Türkiye’de ki Emineleri, Sedef Şahin’i, nasıl oyuncu olduğunu, Hakan Bilgin ile rol aldığı ‘Dönme Dolap’ adlı oyunu, hayatı, herşeyi konuştum...

  

Sedef Şahin film ile ilgili olarak röportaj evveli; "Biz aslında bu film ile biraz da ailelere mesaj vermek istiyoruz. Lütfen kadınlarımıza, kızlarımıza sahip çıkalım. Onların yalnız olmadıklarını onlara hissettirip onları çaresizliklerine gömmeyelim istiyoruz. Bu mesajımız iletilirse de biz bir şeyi başarmış oluruz. Dünyayı sevgi kurtaracak."dedi.

 

Kadına şiddetin ekrana yansıdığı  ‘Serçenin Gözyaşı’ adlı hikayesindeki Emine karakteri sana ulaştı?

Çağla Başak Çobanoğlu benim yıllardır çok sevdiğim ve kıymet verdiğim bir arkadaşım ve tabii ki Selçuk Çobanoğlu. Hep birlikte işler yapma hayalimiz vardı. Bir gün beni "Film çekiyoruz!" diye aradılar. Çok iyi bir iş yapacaklarına emindim zaten ama bu kadar güçlü bir derdi olan proje ile gelmeleri ve beni de unutmayıp Emine rolünü bana emanet etmeleri çok kıymetli oldu.

Anlatsana bize ‘Serçenin Gözyaşı’ nı?

Kadına şiddeti birçok boyutuyla üç kuşak üzerinden anlatan gerçek bir hikaye Serçenin Gözyaşı. Ayrı zamanlarda yaşasalar da bir kadının, annenin, babanın değişmeyen dramı. Toplum baskısının insanların hayatlarını nasıl kararttığını anlatan hazin bir hikaye. Ama sonunda bir şeylerin değişebileceğine şahit olmak. Zaten sanatın da amaçlarından biri bu değil mi? Değişimin mümkün olabileceğine ikna edip, umut etmeyi sağlamak. 

Emine neden şiddete razı oldu, kocası Mesut’tan ayrılmayı neden düşünmedi?

Tam da az önce bahsettiğim konu. Emine bir şeylerin değişebileceğinden umudunu kaybetmiş bir kadın. Öğrenilmiş çaresizliği var maalesef, Çünkü ailesi, dostları, etrafında ona yardım eli uzatabilecek kim varsa onu dertleriyle baş başa bırakmış. Anlamamış. Bir süre sonra Emine de anlatmayı bırakmış zaten. Ta ki hiç tanımadığı bir kadın ona yardım eli uzatana kadar.

Mesut’tan ayrılamaz çünkü “gelinlikle girdiğin evden ancak kefenle çıkarsın” cümlesiyle evlendirmiş onu ailesi. Şimdi bile aynı mantıkla ya da “dul kadın demesinler” diye mutsuz evlilik sürdüren milyonlarca kadın var ülkemizde. Ne yazık ki…

Emine kocasının  şiddetine yine şiddetle cevap  veriyor, sonrasında kendi savunmak için konuşmuyor ta ki Av. Ayten onu konuşturana kadar, neden sustu, ilk etapta neden kendini savunmadı?

Ben buna kendi adaletini kendi sağlamak diyorum. Tabii ki savunduğum bir şey değil ama insan mecbur kalınca, başka bir yol bulamayınca… Kaldı ki Emine bunu isteyerek yapmıyor zaten. Ölmek istemediği için tek çare onu görüyor. Buraya getirmemek lazım işte durumu. Bu kadınlarımızı koruyan bir düzen olmalı. Aslında ilk hedefi kaçmak ama yapamıyor ki. Düşünsenize korkunç bir eziyet bu. Kimsenin onu anlamayacağına ikna olduğu için susmuş Emine. Ailesi anlamadıysa kim anlayabilir ki…Kaderim böyleymişe ikna olduysa bir insan ondan devrim yapmasını beklemek kırmızı kar yağmasını beklemek gibi bence. Çok zor.

Türkiye’de hep Emine’ler olacak mı?

İşte olmasın diye uğraşıyoruz. Olmamalı. Hiç kimsenin hayatı biri yüzünden, üstelik canını emanet ettiği, çocuk sahibi olduğu, "kocam” dediği adam ya da en çok sevgi hissetmesi gereken ailesi tarafından karartılmamalı. Daha yüksek sesle bağırmak için bu filmi yaptık. Umarım birilerine ışık olur.

Çok iyi tanıyoruz seni yıllardır ama  biraz bahsetsene Sedef Şahin'den!   

Tanıdığınız gibi işte. Sesini söze, sözünü kıymetli bir hale dönüştürmek için çırpınan bir kız çocuğuyum hala.

Küçük yaşlarda başladın oyunculuğa, bu şansı nasıl yakaladın?

Ben kendim istedim oyuncu olmayı.9 yaşımda karar vermiştim. Boğa burcuyum, hayatım bir inat hikayesi yaş farketmez. 9 yaşımda bir karar verdiysem o olacak benim hayatımın özeti bu. Sonra seçmelerle önce reklam filmi, arkasından diziye girdim. Acaip bir keşfedilme hikayem yok anlayacağın.

Bugüne kadar hep çok güzel projelerde izledik seni, her oyuncu gibi vardır hayallerin değil mi? Ne tür rollerde  oynamak istersin bundan sonra

Çok! Hayalin yoksa yaşamak çok sıkıcı değil mi? Ne için yaşayacaksın ki başka? Önce hayalin olacak, sonra o hedefe dönüşecek, sonra motivasyona ve başarana kadar çabalayacaksın. Çok izlenen güçlü rollerde oynayıp dediğim gibi sesimin söze dönüşmesi tek hayalim ve ustalarımdan öğrendiklerimin de üstüne katarak sağlam, tiyatroyu layığıyla yapacak öğrenciler yetiştirebilecek donanıma gelebilmek .

Ekran yüzünü hiç eksitmiyorsun, bunu nasıl başarıyorsun?

Ah teşekkür ederim. Bilmem, özellikle yaptığım bir şey değil bu aslında. Ama böyle düşünmene sevindim.

Tiyatro da devam ediyor şimdilerde Hakan Bilgin ile uyumlu bir ikili oldunuz, ‘Dönme Dolap’tan bahseder misin?

 Evet. Çok şükür. Tiyatro hep devam etsin. “Dönme Dolap” benim çocukken izleyip ileride ben oynayacağım dediğim ve 15 yıl sonra oynadığım bir oyun. İnat hikayesi demiştim,  Hakan Bilgin de çok sevdiğim bir ağabeyim. Ben pandemiden önce başlamıştım oyuna ama yarım kaldı sonra Hakan abiye anlattım o da hadi gel devam edelim hayalin yarım kalmasın dedi ve kalbimin en orta yerine oturdu diyebilirim. Yoksa 20 oyun için beklemiş olacaktım onca sene. Emre Kınay da ben yöneteyim gelin Duru Tiyatro’da oynayın dedi ve şimdi 3. sezonumuzu oynuyoruz. Nasıl mutluyum anlatamam. Daha gelip de pişman olan seyircimiz yok. O yüzden tiyatro sevmeyene bile gel bir de bizim oyunu izle diyecek kadar güveniyorum oyunumuza çünkü aynı oyuna 5 kere gelen var. Çok keyifli bir çapkınlık hikayesi diye özetleyebilirim oyunu. Gelenler belki de o yüzden çok eğleniyor. Kendi başlarına gelen olaylar aslında…Ama finali sarsıcı tabii sürpriz finalli. Daha ben anlamıştım diyen de olmadı düşün. Öyle çok acayip bir oyun. Herkesi bekliyorum mutlaka! “Dönme Dolap”ın derdi de çok önemli bence.

Hayatının hangi dönemindesin.

Aa çok güzel soru. Anlama ve kavrama dönemindeyim sanırım. Bu dönem biter mi bilmiyorum ama “ben ne istiyorum” sorusunun cevaplarını bulmaya başladığım ve nedenlerini araştırdığım, kendimi daha iyi keşfettiğim bir dönem.

Kırmızı çizgilerin neler?

Samimiyet ! Yapmacık olan her şeyden nefret ediyorum bir de Allah bana bir sezgi gücü vermiş hemen de anlıyorum. Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum mesela.  

hkjhjkhkj

Hep zayıf mıydın, az evvel senin ile fotoğraf çektirirken bir an kendime kızdım ben niye şişmanım diye, nasıl böyle kalabiliyorsun?

Hahahah valla zor. Her gün spor yapıyorum diyebilirim. Bağımlılık gibi bir şey oldu bende spor. Bir gün yapmasam kendimi şişman hissediyorum. Bizim sermayemiz vücudumuz, ona iyi bakmaya çalışıyorum. Bir de nankör değil Marilyn Moonroe’nun dediği gibi. İlgi gösterdikçe güzelleşiyor. Yemek yemeyi de çok seviyorum aslında bir bıraksam obez olurum ben. Onu da dengeliyorum bir gün çok yediysem ertesi gün aç bırakıyorum kendimi. Doktorunuza sormadan yapmayınız kamu spotunu da ekleyerek…

Sert bakışlarının anlatında hep muziplik var gibi geliyor bana düşüncem doğru mu?

Doğru. Hatta sert mi bakışlarım bilemedim..,İlk defa böyle söyleyen biri oldu. Aşırı muzipim hem de…

 ‘AŞK’ Sedef Şahin’e neyi ifade ediyor?

“Her şey Aşk’tan” felsefesiyle yaşayan birine soruyorsun bu soruyu.  Günümüzde tutkuyla çok karıştırılsa da aşk çok saf ve en gerekli duygu bana göre. Tertemiz bir şey insana her şeyi yaptırabilecek güçte, herkesin farkedemediği, farketse de yaşamaya cesaret edemediği, yürek isteyen derin bir kavram.

Var mı yeni projeler?

İnşallah. Şimdi başka filmlerim var vizyona girecek, oyunum devam ediyor, bir de dizi bekliyorum dört gözle. Bakalım…Olursa haberin olur zaten.

 

 

Kitap Fuarı başlıyor!

Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, kırkıncı yılında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 28 Ekim-5 Kasım 2023 tarihleri arasında gerçekleşecek.

Bu yıl fuarın Onur Yazarı Nermin Abadan Unat olurken, ana teması ise “Yaşasın Cumhuriyet” olacak.

Edebiyat dünyamızda uluslararası buluşma olanakları yaratan İstanbul Kitap Fuarı’na 2023 için “Hindistan” odak pazar ülkesi olarak belirlendi.

Ülkemizin en köklü edebiyat buluşması olan Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, TÜYAP Fuarcılık Grubu tarafından 1982’den bu yana 40 yıldır düzenleniyor. Fuar, bu seneye dek 15 bin yayınevi ve sivil toplum kuruluşunu 12 milyondan fazla okur ile bir araya getirdi. Bu yıl kitap  severlerin buluşma noktasında birbirinden değerli yazarların eserleri yerlerini alırken söyleşi ve panellerin gerçekleşeceği etkinlikler  olacak. 

 

 

“SLOW FOOD AŞÇI DAYANIŞMASI”

“Slow Food Aşçı Dayanışması” 1. yıl buluşmasında, aşçı dayanışması şefleri ve Nuh’un Ambarı ürünlerinin üreticileri Beykoz da bulunan  Yalı 77’de gastronomi sektöründen davetliler ile bir araya geldi. 

Slow Food Aşçı Dayanışması şefleri,  Slow Food Türkiye birlik liderleri ve üreticilerin yer aldığı buluşmaya ilgi büyük oldu.

Lezizleri hazırlayan ve Anadolu’nun kaybolan lezzetlerinin önemine vurgu yapan şefler  ise: Aylin Yazıcıoağlu, Cem Aydoğdu, Ceyda Baza, Claudio Chinali, Deniz Yoldaç, Hilal Hatip Sırmalı, Melih Demirel, Murat İlke Özipek, Saim Eser, Uğur Koyuncu, Yalçın İnam ve Zeynep Kılıç oldu.

Slow Food Aşçı Dayanışması şefleri Türkiye’de bulunan 107 adet  Nuh’un Ambarı listesinden 33 farklı ürün kullanarak ikramları hazırladı. Bu ürünler: “Adana topağı zeytin, Altınözü biberi, Ardahan çiçek balı, Bergama tulumu, Bodrum gemici peksimeti, Boyoz, Cemele biberi, Delice tuzu, Dermason fasulye, Erkence zeytinyağı, Fethiye kaya inciri, Finike hicaz narı, Furma zeytin, Gambilya, Hardaliye, Kefal havyarı, İsot biberi, Karayaka koyunu, Kastamonu pastırma, Kavılca unu, Kılıçlar soğanı, Kokulu limon, Kopanisti, Kuru kaymak, Pileki ekmeği, Sarı ulak zeytini, Siyez bulguru, Siyez Unu, Şalgam suyu, Tavşan Yüreği zeytinyağı, Topaç sarımsağı, Yanık yoğurt ve Yedikule marulu”.

Şeflerin aynı zamanda üreticiler ile birlikte ürünleri tanıttığı kısa konuşmaların ardından misafirlerin üreticilerle temas kurduğu yuvarlak masa oturumlar ile dolu dolu bir etkinlik gerçekleşti. 

Etkinlik boyunca ayrıca Nuh’un Ambarı listesinde yer alan peynirlerin ve üzümlerden yapılan şarapların tadımı da gerçekleşti.

 

 

Ömür Akkan iddalı geliyor!

Bir dönem Kıbrıs Türk Devlet  Tiyatrosu  oyuncusu olan 2013 yılında Direklerarası Seyirci Topluluğunda En İyi Erkek Oyuncu Ödülü alan Ömür Akkan yeni sezona iddalı başladı.

Geçtiğimiz hafta Suadiye'de buluştuğum genç oyuncu ile bir kahve içimlik muhabbet ettik.  Bugüne kadar  Kara Para Aşk, Medcezir, Hangimiz Sevmedik ve  Teşkilat dizilerinde  Lara Çayan ve Zakkum’un kliplerinde rol alan Ömür Akkan   Tiyatro Balans da sekiz yıl  boyunca oyunculuk ve tiyatro  müdürlüğü yapan sanatçı iki  yıl evvel  ‘Keşkeden Hemen Önce’  adlı sinema filminde rol almıştı.

Akkan   yakın zamanda gösterime girecek Atilla Özyüksel’in yazdığı  ve  yönettiği  psikolojik gerilim türünde  ‘İnziva’ ve  Yunus Tüzen’in yazıp yönettiği ‘Şehrin Sakinleri' adlı filmlerde  rol almış. 

Bu yazı  çalışarak  geçiren Akkan Kasım ayı ortasında Ersin Umulu’nun yönettiği Doksan3Tiyatro’nun yeni oyunu ‘Griye Çalıyor Gecce ‘ adlı  oyun ile  yeniden tiyatro sahnesine  çıkıyor. Başarılı oyuncu Irmak Kazımoğlu ile rol aldığı oyun kadına şiddeti anlatıyor.

 

 

Ankara Film Festivali başlıyor!

2-10 Kasım tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşecek 34. Ankara Film Festivali’nin Onur Ödülleri festivalin 2 Kasım’da yapılacak olan açılış töreninde farklı alanlarda Onur Ödülleri sahiplerine takdim edilecek. Bu yıl Aziz Nesin Emek Ödülü oyuncu Nur Sürer’e,  Sanat Çınarı Ödülü ressam ve akademisyen Mustafa Ayaz’a, Kitle İletişim Ödülü ise müzisyen Cahit Berkay’a takdim edilecek.

Ankara Film Festivali geçen yıl başlattığı  alanındaki çalışmaları ile farklılık yaratan, kendi inandığı yolda ilerleyen ve üreten isimlere Vakıf Özel Ödülü vermeye devam ediyor.

34. Ankara Film Festivali tarafından bu yıl ikinci kez verilecek Vakıf Özel Ödülü  Cannes’da Kuru Otlar Üstüne filmindeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne layık görülen, ulusal ve uluslararası başarılar elde eden filmlerde yer alan, unutulmaz karakterler yaratan Merve Dizdar ile sinema alanında başarılı işlere imza atan  yapımcı, yazar ve yönetmen kimliğiyle alışılmış kalıpların dışına çıkan Burak Çevik’e verilecek.

Ulusal yarışma jüri başkanlığını Tabutta Röveşata, Filler ve Çimen, Nokta, Gölgeler ve Suretler gibi filmlere imza atan başarılı ve ödüllü yönetmen Derviş Zaim üstleniyor. Jüride ayrıca yazar Mine Söğüt, kurgucu Mustafa Preşeva, Oyuncu Murat Kılıç ve oyuncu Selin Yeninci yer alıyor.

Ulusal Uzun Film Yarışması’nda yedi film değerlendirilecek. Festivalde Melisa Önel’in Aniden, Umut Evirgen’in Annesinin Kuzusu, Fikret Reyhan’ın Cam Perde, Tunahan Kurt’un Karganın Uykusu, Ayşe Polat’ın Kör Noktada, Umut Subaşı’nın Sanki Her şey Biraz Felaket ve Filiz Kuka’nın Yüzleşme filmleri yarışacak. Festivalin “En İyi”lerine ödülleri 10 Kasım’da Festival Ödül Töreni’nde sunulacak.

 

 

Altan Çelem’in yeni kişisel sergisi “Yayın Akışı”

Altan Çelem’in yeni kişisel sergisi “Yayın Akışı”, 19 Ekim’de Gümüşsuyu Brieflyart’ta açıldı! Yayın akışını sağlayan bir öğe olan televizyonun, aslında akmayan bir zamanın metaforu olarak izleyicilerin karşısına çıktığı “Yayın Akışı” sergisi, 12 Kasım 2023 tarihine kadar açık olacak. 

Figüratif resmin önde gelen isimlerinden Altan Çelem, sanat yaşamının başlarından beri kente, insan ilişkilerine, insan tiplemelerine odaklanıyor. Sanatçı, resimlerinde gündelik hayattan kesitleri veya çelişkileri kendine özgü bir üslupla sunuyor.

Altan Çelem’in “Günlük”lerinin devamı niteliğindeki bu yeni sergisinde, boyayı katman katman kullanan sanatçı, mekânı ya da insanları kimi zaman silikleştirip kimi zaman belirginleştirirken zamanı her zamankinden daha belirsiz kılıyor.

 

 

Mahsun Kırmızıgül ve Ömür Gedik  gecesinde!

İstanbul gecelerinin en popüler  mekanlarından Şişli Günay Restaurant’ta  idim geçen gece yaz başından beri Bodrum, Çeşme ve Ankara mekanlarında güzel bir ikili olan Ömür Gedik  ve Mahsun Kırmızıgül vardı o gecce sahnede. 

İlk önce yepyeni repertuarı ile Ömür Gedik o gecce sahnede idi.  Styling ini Yusuf Can Dirik ‘in yaptığı kostüm ve takıları ile dikkat  çekiyordu sahnede adeta ışıl ışıl idi.  Mustafa Sandal’ın o en sevilen şarkılarından ‘Pazara Kadar’ ile programına başlayan Gedik bir saatten fazla sahnede kalarak repertuarının en güzel şarkılarını yorumladı o  gece,  kulis muhabbetimizde 27 Ekim de Bulgaristan’ta bir festival de sahne alacağını, Kasım ayında  İzmir, Ankara ve Bursa  sahnelerinin olduğunu söyledi, ama bir sır gibi sakladığı Sezen Aksu  cover ının adını söylemedi o gecce.

Ve hemen arkasından saat  23.00'de yıllar sonra  sahnesini ilk defa izlediğim Mahsun Kırmızıgül sahnedeydi. ‘Yoruldum’ adlı şarkısı ile gümbür gümbür girdi Günay sahnesine Kırmızıgül, Arabesk müziğin sevilen erkek şarkıcısı yönetmen ve oyuncu  dünden bugüne şarkıları yanında sıra gecesi türküleri, Yeşilçam Film Müzikleri şarkıları, Neşet Ertaç, Cem Karaca, Musa Eroğlu gibi ustaların şarkıları  ile kulaklarımızın pasını aldı ama en ilginci ise sahnede barkovizyon eşliğinde Bergen ile ‘Sen Affet ‘ adlı şarkısını yorumlaması oldu. Muhteşem idi. Fakat ‘Mihriban’ ve ‘Dinle’ şarkılarının yorumu beni benden aldı.

Yaz ortası  Mahsun Kırmızıgül’ü Harbiye’ye  bekliyoruz!  demiştim yazılarımda  hatırlarsanız ama olmadı,  bu hafta son dakikada Avrupa Turnesi’ni iptal  eden sanatçıyı pek yakında halk konserlerinde görmek için gün sayanlardan biriyim.