• 29 NİSAN Pazartesi 03:04
  • HV
Advert

Kalbim Malta'da kaldı

Gürkan Boztepe
Gürkan Boztepe
Yayın Tarihi : 27-11-2023 12:30

Neden Malta’da kaldı? 

Öncelikle Malta’yı çok beğendim. Evet, fiziksel olarak tarihi yapıları korumaları yanı sıra derinliği, hikayeleri olan ülke ve şehirleri seviyorum.

Malta’da mükemmel hikayeler buldum. Ülke Şövalyeler Adası.İnsanlar sevecen. Mekanlar çok iyi korunmuş. Turizm bir ülke politakası haline getirilmiş.

Bunların yanı sıra Cumhurbaşkanı gayet pozitif ulaşılabilir ve çözüm odaklı.

Denizcilik burada bir yaşam felsefesi. Ada'ya girdiğiniz andan itibaren insanların güleryüzlü olması ve fiyatların ulaşılabilir olması turistler için gayet cazip bir destinasyon haline getiriyor.

Hava desen helva gibi. İstanbul’da kar kış kıyamet, NYC'de keza aynı şekilde; burada şort - parmak arası terlik durumu mavcut.

Taksici krizi yok. En uzak mesafe 20 dakika. En pahalı yolcukuk 12 Euro.

Sistemi indir E cabs alternatifin bas ne ödeyeceğini ne zaman gideceğini bil.

Aynı İstanbul..

Gelelim Ada'nın hikayesi & tarihi neden önemli?

1291'de Müslümanların gelişiyle, şövalyelerin kaderi değişti. Rodos'u geri alarak Türklere karşı iki yüzyıl mücadele ettiler ama 1522'de Kanuni Sultan Süleyman Rodos'u ele geçirerek, şövalyeleri adanın dışına sürdü. Yeni bir vatana ihtiyaç duyan şövalyeler 1530'da Kutsal Roma İmparatoru V. Karl'ın verdiği imtiyazlarla Malta'ya yerleştiler. Gelir gelmez ticareti ve sosyal ilişkileri geliştirmeye başladılar, yeni hastaneler yaptılar, en önemlisi de adada güçlü bir kalkınma hareketi başlattılar. 

Fakat Kanuni Sultan Süleyman, Avrupa'nın geçiş yolları üzerinde bulunan Malta'yı da imparatorluk sınırlarına katmak istiyordu. 1565'te güçlü bir donanma ile Malta'ya geldi ve kuşatma başlattı. Kuşatma 4 ay kadar sürdü. Sonunda Sicilya'dan gelen yardımla şövalyeler galip geldiler. Şövalyeler bu savunmayla Güney Avrupa'nın ve Hristiyanlık aleminin güvenini kazandılar. Osmanlılara karşı kazanılan bu zaferden sonra, Malta ve Gozo'yu büyük bir şevkle geliştirmeye başladılar. Adalar, bu dönemde mimarlık, sanat ve kültür açısından altın devrini yaşadı. Malta'daki pek çok görkemli yapı bu dönemin eserlerindendir.Valletta şehri, ismini şövalyelerin büyük ustası Jean Parisot De La Vallette'den almıştır. Valletta en erken dönem raylı sistemin kullanıldığı şehirlerden biridir.

Eylül 1800'de Malta'nın Fransa'dan özgürlüğüne kavuşmasına yardımcı olmaya gelen İngiliz kuvvetlerinin kuşatmasına kadar Fransızlar gelişlerinden 3 ay sonra ayaklanan halk tarafından Valletta ve Three Cities'in gerilerine sürülmüş ve orada kalmışlardır. Böylece Büyük Britanya filosu Grand Harbour'a girmiş ve 1.5 yüzyıl oradan ayrılmamıştır. Britanya hakimiyetinin Malta tarihinde önemi büyüktür. Fransızların kovulması için Maltalılara yardım eden İngilizler kendilerini adanın hakimi olarak buldular fakat başta toprakları ellerinde tutup tutmamakta tereddütlüydüler.

1802'de yapılan bir anlaşmayla Malta'nın St. John düzenine geri dönmesine karar verilmiş ancak halk eski hükümdarlarına geri dönme taraftarı olmamış ve İngiliz himayesi altında kalmak istemiştir. 1814 Paris Anlaşması'yla Britanya İmparatorluğu'na katılan Malta, Birleşik Krallık için Doğu'ya bir atlama taşı olarak stratejik önemini korumuştur. 21 Eylül 1964 yılında bağımsızlığını ilan eden Malta'da İngiliz kuvvetleri 31 Mart 1979 tarihine kadar varlıklarını korumuşlardır..

 

Bu kadar tarih dersi ardından burada ne yapmalı, ne yemeli, nerelere gitmeli derseniz...

Valette: Özel bir şehir. Mimari açıdan ve gastronomik açıdan etkilenmemek mümkün değil. Burada irili ufaklı kafe  ve restoran çok özel.

Elmo Kalesi ve Savaş Müzesi

St. John’s Katedrali; dışıyla oldugu kadar içiyle de oldukça görkemli. St. John’s Katedrali Maltalılar için önemli bir katedral. 

Birgu: Burası bizim ödemiş Birgi'den aklınızda kalsın. Doğası bozulmamış çok özel bir liman şehri. Burada yatlara bakarken yemek yiyebilir daha da güzeli savunma kalesini gezebilirsiniz.

Mdina şehri özellikle gezilmesi gereken bir şehir tavsiye ediyorum.

Saint Julian’s balıkçı kasabası olarak mükemmel. Eski ve yeni yanyana. Ayrıca gastronomik salaş mekanlar ve gecce hayatı açısından tavsiye ederim.

Bu şehir adını Aziz Saint Julian'dan almıştur. Özellikle cüzzam döneminde burada halkı tedavi etmesi ve hastane yapılması ile popüleritesini arttırmıştır.

Biz de Cumhurbaşkanı tarafından eski br hastanede özel gala yemeğinde ağırlandık. Toplamda 1200 kişi için muhteşem bir davet verildi.

MTF Forum etkinliğinde Türk delegasyonu içinde yer almak hepimizi onurlandırdı. Bu konferansta turizmin geleceği masaya yatırıldı. Dünyaca önemli 2 ödülün de ülkemize verilmiş olması ayrı bir gurur.

Bunlardan biri THY Genel Müdürü Sn. Bilal Ekşi’ye verildi. Bilal Bey güzel bir konuşma yaptı.

Diğer ödül de Cumhurbaşkanı elinden sevgili dostum Ebru Baybara Demir’e verildi.

Bence hepimiz gurur duymalıyız.

Ayrıca sevgili Büyükelçimizi de tebrik etmek lazım! Mükemmel iş çıkartmakta: ülkemiz adına Erdeniz Şen inanılmaz çalışmalar yapmaya devam etmekte. Verdiği resepsiyon harika geçti. Mekan seçimi ve ekibi de süperdi. Gelen misafirler Türk Mutfağı ve başarılı şefimiz Ebru Baybara Demir ile tanışınca inanılmaz etkilendiler. Şefimizin sürdürülebilirlik konusunda yaptığı çalışmaların filmini izleyen misafirler Ebru'yu dakikalarca ayakta alkışladı. Bu akışlar yemek sonrası da devam etti…

Malta Türk delegasyonunu temsil eden Aturjet-Fijet Türkiye başta Dr. Barbaros Kon olmak üzere, Delal Atamdede teşekkürlerimi sunarım.

Önümüzdeki süreçlerde uluslararası platformlarda ülkemizi mükemmel temsil eden dostlarımızın sayısı artacaktır.

Bu haftalık benden bu kadar kalın sağlıcakla...