Öncelikle Turizm Fuarı ziyareti için İzmir’e gittiğimde hayal kırıklığına uğradığımı ifade etmek isterim. 9 Aralık Cumartesi öğle saatlerinde İzmir Turizm Fuarı'na giriş yaptığımda stantlar ve koridorlar bomboştu. İzmirli ve bu fuarın başarılı olması için bilabedel danışmanlık yapmış deneyimli turizmci olarak üzüldüğümü belirtirim.
Beni mutlu eden taraf ise outdooor fuar alanı oldu. Sanırım o bölgede Tinyhouse ve kamp malzemeleri olduğundan apayrı bir kitle orayı gezmeye gelmiş.
450.000 TL'den başlayan fiyatlarla kendinize gidip bir ev alabilirsiniz. Ayrıca gezici römorklar da bence çok başarılıydı.
Daha da ilginç kısmı klasik otomobiller alanıydı. Burada çok olmasa bile yinede tarz olabilecek klasik Mustang vb. araçlar bulabildim.
Toplam fuarı gezme sürem 17 dakika oldu. Oradan Kemeraltı'na geçtim. Geçtim diyorum ama geçmek için mücadele verdim.
Konak'ta park yeri sorunu zaten hat safhada. Aracı parketmek için Fevzipaşa dahil tüm bloğu dolaşıp tekrar Varyant'tan inip Çocuk Hastanesi önünden 1.viteste katlı otoparka aracımı parkettim diye mutlu oldum. Bu arada bu otopark ben 5 yaşındayken nasılsa hala aynı.. Hiç mi modernleştirilmez arkadaş… Neyse Kemeraltı'na girmek için tüm yollar çamur içinde; Konak girişinden (Valilik tarafından) yürümeye başladım.Tek amacım Kemeraltı gastronomik lezzetleri tadımlamak …
Ben doğma büyüme İzmirli olarak kendi kentimin Kemeraltı'na giremez iken; yabancı turist buraya nasıl girecek anlayamadım.
Tüm çabalarımın sonucu Hisarsöğüşçüsü Mustafa, ardından Şambalici ve ardından Kumda kahve turumu yaptım. Elbette bu lezzetler için mücadele veririm ama neden bu mücadeleyi vermek zorundayız onu anlayamadım.
Gelelim ertesi sabaha; Bereket Kumru ve gevrek konusunda Alsancak'taa Zeynel Fırını varda moralim yerine geldi… Boyoz vb. çeşitleri özlemişim.
İzmir'in ve Urla’nın sadece (ve Çeşme’nin) oradaki Michelin yıldızlı mekanlardan oluştuğunu sanan züppe kesimler gerçek lezzet turu için benimle gezebilirler.
O mekanlar yokken biz vardık …
Güvendik Tepesi'nde kızarmış tavuk veya aşağıda Cumhur’unYeri'nde barbun yiyerek yıllarımız geçti…
Neyse Fuar ve Kemeraltı durumuna daha fazla üzülmeden bereket Foça diye yarım saatte ulaşabileceğimiz sevimli balıkçı kasabamıza ulaştım.
Orada huzur, gerçek taze balık ve artistik olmayan mütevazi bütçeli balık restoranları bulabiliyorsunuz.
Orada evimiz de olmasına rağmen eve uğramadan küçük ve büyük limanda güzel havada tur yürüyüş atıp Türk Kahvesi içtikten ve yerli halk ile sohbet ettikten sonra anca rehabilite oldum.
Tabii bu arada Eski Foça yol üzeri Bağarası mevkiinden ‘’Foça Yoğurdu’’ alıp sonra Foça'da özlediğim tatları tadımlayınca (içine de bal koyarak) keyfim yerine geldi…
Çocukluk ve gençliğimizin geçtiği alanlardan biri olan Foça ve oradaki balık halindeki ve kıyıda canlı böcekler ve gerçek kan kırmızı barbun balıkları ile yanyana olmak beni özüme döndürdü…
İstanbul’da saçma rakamlara balık yendiğini bildiğimden orada salaş ama huzurlu balık lokantaları uygun fiyata gerçek lezzet sunmaya devam ediyor.
İnsanlar maalesef hava cıva peşinde, balık konusunda işi bilenler ise Foça’da …
Umarım fazla keşfeden olmaz da ben yine rahat rahat taze balık yemeğe devam ederim.
Bu haftalık benden bu kadar kalın sağlıcakla…