• 19 NİSAN Cuma 04:43
  • HV
Advert

Başka bir Çanakkale Zaferi

Gürkan Boztepe
Gürkan Boztepe
Yayın Tarihi : 20-03-2023 12:58

Bu yazıyı yazmadan önce çeşitli kaynaklardan Çanakkale Zaferi'ni ve Atatürk’ün tüm dünyaya rağmen bu savaşı kazanmasındaki etkenleri araştırıyorum.

Atatürk’ü sevmek veya öğretilen ezbere olayları bilmek değil gerçekten ne yaptığını ne yapmak istediğini ve ülkemizin o dönemki zorluklara rağmen neler başardığını  algılamak adına çok önemli.

Şimdilerde deprem, sel baskını gibi felaketlere de bakış açımızı değiştirecek bir yazı olacağı ümit ediyorum.

Öncelikle o dönemde ülkemizi ele geçirmek isteyen ülkelerin başında İngilizler de mevcut. İngilizlerin o dönemki hin planları arasında sömürgesi altındaki farklı ülkeleri kullanarak elini kana az bulayarak ülkemizi ele geçirme çalışmalarına en güzel örnek: Anzaklar .

Sen kalk ta Avustralya’dan Çanakkale'ye gel, hiç tanımadığın İngilizler için hiç tanımadığın Türkler ile savaş. Bir de kaybet! Dünya gücü sende de olsa içinde Türk kanı olmadığı için savaşı kaybet.

Şimdilerde bu olay sadece Türkler’in kahramanlık ve iyi savaşması olarak anlatılsa da aslında işin perde arkasında daha derin savaşlar var .

Öncelikle İngilizler’in bu konuda ne kadar planlı olduğunu anlamak adına sizlere savaş öncesi yaptıkları Avustaralya’daki ‘’11 Eylül Saldırısı’’ olan ‘’Broken Hill’’ saldırısını da bilmeniz gerekmekte. Ben hep diyorum hayat bir çikolata paketi gibi. Size ne nasıl sunuluyor ise siz onu görüyorsunuz. Kendinizi ülkenizi hatta işinizi hep iyi paketlemelisiniz. Ayrıca planlı olmalısınız . 

İşte İngilizler savaş öncesi Avustralya’da Türkleri ‘"barbar" algısı göstermek amaçlı Avustralya halkına yönelik "Broken Hill" saldırısı düzenliyorlar. Ama sanki Türkler yapmış gibi gösteriyorlar.

1915 yılının ilk gününde, Avustralya’nın güneyindeki küçük bir madenci kasabası olan Broken Hill kasabasında gerçekleşmişti. Tamamen sivil insanları taşıyan bir piknik trenine saldırıldığını anlatan görgü tanıklarına göre, saldırıyı yapanlar beraberlerindeki dondurma arabasına Türk Bayrağı asmışlar ve Osmanlı askeri üniformaları giymişlerdi. Pusuya düşürdükleri trene ateş açtıktan sonra polis ekipleriyle de çatışmaya giren iki saldırgan yaşlı bir görgü tanığını da yaralamış, biri çatışma sırasında diğeri de yaralı olarak kaldırıldığı hastanede ölmüştü. Olay ertesi gün yayınlanan gazetelerde “Türklerin Saldırısı vurgusuyla gazete manşetlerine çıkmış, Ocak ayı boyunca saldırıya dair ayrıntıları veren gazetelerde Avustralyalı masum sivilleri öldürmek cüretinde bulunan “barbar” Türklerden intikam alınması gerektiğine dair yazılar yayınlanmıştı. Broken Hill’de yaşanan saldırı, I. Dünya Savaşı’na soğuk bakan Avustralya kamuoyunda, Osmanlı Devleti’ne karşı nefret kıvılcımı olmuş, dolayısıyla Anzakların Çanakkale’ye gelişlerinde de etkili olmuştu. Bunu Anzakların farklı dillerde yayınlanan hatıralarında ağız birliği etmişçesine Çanakkale’ye gelmeden önce, Türkleri “barbar” insanlar olarak tanıdıklarını yazmış olmalarından da anlayabiliyoruz.                      

Atatürk ise bu hinlikleri farkederek savaşta hangi ülkelerin askerlerinin tam olarak nereye çıkartma yapabileceklerinin dersini iyi çalışmış ve askeri deha olarak kahraman Türk askerlerimiz ile ‘’Çanakkale Geçilmez’’ algısını dünyada yaratmış olsa da kimsenin dikkat etmediği "Marka Algısı" yönetme konusundaki başarısı da gelen yabancı düşman askerlerinin bize bakış açısını değiştirmeye yardımcı olmuştur.

Türk uçaklarından atılan el broşürleri ile İngilizlerin gerçek yüzünü ortaya çıkartmış ve İngilizlerin aslında Avustralya, Hint ve Yeni Zelanda askerlerini nasıl da tetikçi olarak kullandıklarını sloganlarla bu askerlerin beynine sokmuştur.

İşte burada Atatürk’ün Mustafa Kemal'den farkını görüyoruz. Lider olmak ile Komutan olmak arasındaki farkı görüyoruz!

Burada vizyonu ve Türk askerini birleştirebilecek zekayı görüyoruz.

Oysa savaş sonrasında; Gelibolu’da yaşadıkları hezimetin kendilerine millet olma bilinci kazandırdığına inanan Avustralyalıların Çanakkale Savaşı’na bakışları, savaşla manevi bağ kuran hatırı sayılır bir çoğunluğun Türk algısını da doğrudan etkilemiş ve etkiliyor. Türkler karşısında uğradıkları Çanakkale yenilgisinin tarihlerinde önemli bir dönüm noktası olduğuna inanıyorlar ki, sonradan “Anzak Koyu” adı verilecek olan Arıburnu’na çıkarma yaptıkları günü (25 Nisan) resmi bayram ilan etmiş olmaları bu inancın en bariz yansımalarından biri. Çanakkale Savaşları’nın yıl dönümlerinde yaptıkları Gelibolu ziyaretlerinden beraberlerinde bölgedeki koylardan aldıkları kum taneleriyle dönen Avustralyalılar, kutlu olarak gördükleri kumları çeşitli plaketlere doldurarak saklıyor ya da hediye ediyorlar.

Anzaklar savaşa dair hatıralarında Çanakkale’ye gelmeden önce, Türkleri “barbar” insanlar olarak tanıdıklarını yazmışlardı. Ama aynı hatıralarda, Çanakkale Savaşı sırasında tanıma fırsatı buldukları Türklerin barbar değil, aksine esirlerine dahi misafir hürmeti gösteren, kahraman ve iyi niyetli insanlar olduğunu da itiraf ediyorlardı.

Şimdilerde ise burada Çanakalle Savaşı’nda ölen Anzakların torunları Çanakkale’ye gelip Türkler ile dedelerinin mezarlarını ziyaret ediyorlar. Birlikte masaya oturup dostluk yemekleri yiyorlar.

Bu konuda ülkemiz algısını Avustralya’da da muhteşem lezzetlerimiz ile aktaran değerli Somer Sivrioğlu şefimizi de anmadan geçmemek lazım. Somer şefi ülkemiz Acun ve Masterchef ile tanımış olsa da aslında Somer ülkemizin bir turizm elçisi olarak yılardır Avustralya’da Türk Mutfağı ve kültürümüzü doğru tanıtmaya devam ediyor. Ödül alan kitabı ise ülkemizin gururu olmaya devam ediyor.

Bu anlamda Avustralya’da yaşayan turizmci kardeşimiz Mert Elbay’a da Avustralyalıları ülkemize getirerek gerçekleştirdiği gastronomi ve kültür turları için teşekkür ederiz.

Avustralya’da başarılı olmak ve Türk olmak o kadar kolay değil .

Bu haftalık benden bukadar, kalın sağlıcakla ….  

  • Etiketler