İzmir Enternasyonal Fuarı Kültürpark eskiden nasıldı?
Önceleri renkli açılışların yapıldığı, ilk yeni model arabaların fuarda görüldüğü, Zeki Müren, Bülent Ersoy gib sayısız sanatçıların en önemli konserlerini verdiği, herkesin dünya mutfaklarını tatmaya gidip ilk kez Çin yemekleri gibi dünya mutfakları ile tanıştığı, Makarna dükkanından, Pakistan pavyonuna kadar gezip yorulup son otobüsle eve dönülen, Bmc, Mercedes gibi markaların yeni model iş makinalarından otobüslerine kadar yeni lastik kokuları içinde gezilen kokteyllerine katıldığımız özel bir dünya fuarından bahsediyoruz.

Mehmet Ali Erbil daha saçmalamadığı sunuculuk ile animatörlük kısmına yeni geçtiği yıllardı. Efes Oteli (şimdi Swissotel) baş aşçısının Nevzat Usta'nın oğlunun yanında koşturduğu şimdilerde Mehmet Şef olmadığı çırak olduğu yıllardı. Daha Önder Dinler’in Sami Türkay’ın turizmde yıllanmış tecrübeli otelciler değil hizmet sektörünün içinde yoğruldukları yıllardı İzmir Fuarı...

Fuara gelen Emel Sayın’a veya Zeki Müren’e Efes Oteli'nde gecce 03:00'dan sonra işkembeci sonrası hizmet verebiliyorsan dünyanın her noktasında her otelde hizmet verirsin günleriydi o güzel günler...
Daha İstanbul’da Hilton vardı İzmir’de yoktu...
Konserler sonrası çöpşişçide buluşulur. Genelde burası Topçu olurdu. Topçu’yu görüp biz de bu işi yaparız diyen sanatçı daha Bilal İnci açılmadığı zamanlardı.
Yıllar sonra amcasının oğlu ve kızı İstanbul’da mekan açmadığı yıllardı...
Fuara (Basmane) girildiğinde, sağda Zeki Müren'li Manolya Bahçesi, solda rakip Ekici Över Bahçesi...

Hemen ötede renkli Lunapark... Dönme dolabıyla, zincir salıncaklarıyla, çarpışan arabalarıyla, baleriniyle, radarıyla, korku tüneliyle, esas komik aynaları ile atlıkarıncasıyla, lunaparkın içinde yer alan büfedeki Dede'nin bol salçalı/hardallı turşulu sosisli sandviçiyle lezzet yumağıydı... Ön tarafta Menekşe Çay Bahçesi, nargilenin ve semaver çayın mekanıydı...
Biraz ilerde, Çamlık Senar Gazinosu, sezon dışında tiyatroların (Nejat Uygur, Muzaffer Hepgüler...) tercih ettiği mekan... Hemen yan tarafında çocuklara oyun trafik pist alanı...
Nejat Uygur’un tiyatrosuna daha anneannem ile gidip çekirdek çıtlattığımız zamanlardı. Komik miydi? Elbette hayır; o zaman da değildi ama güzeldi.
Uygur kardeşler daha babasındaydı...

İlerde sağda, ünlü assolistlerin sahne aldığı, yemekli gazino Göl Gazinosu; arka tarafında kalıyor Ayla Maruflu'nun eseri meşhur Gül Bahçesi... Hemen ileride, müzikli (sahneli) ve müziksiz (sahnesiz) kısımlarıyla Akasyalar Bahçesi...
Orası çok yakın, hani girişinde su içen atlar heykelinin olduğu Hayvanat Bahçesi'ne, Pak Bahadır filin, maymun Yaşar'ın, Boncuk papağanın, zürafa Zühtü'nün, tavuskuşlarının, akvaryumlarda balıkların ve daha hayvanın bahçesi..Pak bahadır ile konuşmaya giden Göl Gazinosu kapısının tam karşısından gidiliyor Paraşüt Kulesi'ne ve çevresinde tam bir halka oluşturan hediyelik eşya dükkânlarına, o dükkanlar ki ne ararsan var, İzmir Fuar kolonyasından Balıkesir Esmen Tütün, Isparta Gül kolonyasına, Afyon lokumuna kadar, oyuncakçılardan, takıcılara, giysicilere kadar... Hemen ilerde, ağır abilerin oturduğu Fuar Paraşüt Restoran... Arka taraflarından Arkeoloji Müzesi ve Sağlık Müzesi...
Lozan kapıya yakın Mogambo Kulübü vardı ki Fuar'ın en havalı mekanı...

Göl gazinosu demişken, gölde turlanan bisiklet pedalı kuğuları unutmayalım... Gölün kıyısında merdivenli köprüyle girilen Ada Gazinosu,(Benim Sünnet eğlencem için babamın tuttuğu - sahibi Suat ağabeyin bize özel eğlence organize ettiği ve benim için Behiye Aksoy’un sahne aldığı) hemen yanında da bir zamanlar Fırtına Selahattin'in çalıştırdığı Yarımada Gazinosu...
İlerde Palmiyeler Makarna-Bira... Daha Danilo gibi İtalyan şovmen şeflerin Türkiye’de adam zannedilmediği İtalyan iş heyetlerinin iş yapmaya geldiği ve gerçek İtalyan markarnası yediği yıllar idi .... Tariş'in şıra pavyonunda şıra önceleri ücretsizdi, sonradan paralı oldu, Piyale pavyonunda minik cam bardaklarda sıcak çorba ikram ediliyordu...
Hemen arka tarafta Mini Golf alanı, hemen yanında Golf Gazinosu, karşıda önemli mekânlardan Kübana vardı... Daha arkalara yürürseniz Açıkhava Tiyatrosu'na çıkarsınız, ön tarafta da Kahramanlar Kapısı vardır...Kahramanlar arkası Çingene mahallesi aman çok yaklaşma...

Geriye yürüyüp havuzlu alana çıktığınızda, Türkiye Odalar Birliği binası vardı, yan tarafta uzun kuyruklarla girdiğimiz, merakla dolaştığımız Rusya Pavyonu...
İki kadın heykeli havuzun sol tarafında TRT binası, sağ tarafındaysa Amerika Pavyonu vardı... Aynı sıranın sonunda Pakistan Pavyonu yer alıyordu, hemen dibinde içine para atılıp dilek tutulan Dilek Havuzu vardı... İşte Lozan kapıya geldik bile; dışarıya çıkmayıp sola yürürsek Fuar Müdürlüğü binasının önünden geçip Montrö kapısına geliriz, kapının hemen yanında Turyağ pavyonu vardı, Turyağ genel müdürü Şevki Figen o kadar para kazandı ki eşi Leyla hanım Alaçatıyı yarattı .İlk butik otel rahmetli Leyla Figen’in dir.Adı da Taş otel .İzmir sosyetesi anlaması zaman aldı ama İstanbul hemen anladı buranın değerleneceğini..Sonra da Hıncal Uluç’u getirdik Sami Türkay vizyonu ile ..Bodrum’a alternatif bir bölge yaratılmasında gizli güç belediye başkanı Nuri Ertan (babamın liseden sınıf arkadaşı) ardından Ahmet San ve diğerleri…Kemal Zorlu ile daha kale disco açılmadan ,disco 9:5 da Hakan Ural ile Sibel Can ile yanyana dans ediyorduk. Sonra herkes bilir kişi oldu.
Basmane kapıya geldik işte... Kapının önü ardı insan kaynıyor, İzmir kaliteli grupları Lozan kapısından girmeyi tecih ederdi. Basmane tarafından çıkarsan nereye gideceğin belli olmaz idi.Belki de Basmane de gece hayatına veya travestilere belki de Konağa veya Kahramanlara çingene mahallesine… Efendi gibi Atatürk Lisesi kapısından çık ve şişmandan yumurtalı karışık ye… Acıkmışsındır. Daha Reyhan Pastanesi bile açılmamış zaten ..
Fuar ismi biz İzmirliler için tam anlamuyla fuardı.
Gözümde canlananlar, aklıma geliverenler...
Daha İzmir Fuarı 1 sponsora peşkeş çekilmediği teslim edilmediği güzel yıllardı.
Tüm Türkiye’nin İzmir’den bir şey öğrendiği yıllardı...
Şimdi sadece Çeşme’ye giderken otobanda benzin aldığı bir nokta kaldı...