İstanbul’da bazı semtler vardır ki sadece bir adres değil, bir yaşam biçimidir. Nişantaşı işte tam da böyle bir yer… Adını, Osmanlı padişahlarının ok talimleri sonrası diktirdiği nişan taşlarından alan bu semt, 19. yüzyıldan bugüne zarafetle yoğrulmuş bir hikâyeyi fısıldar.
Nişantaşı Adı Nereden Geliyor?
Nişantaşı’nın adı, Osmanlı padişahlarının ok atış talimleri sırasında diktirdiği taşlardan gelir. Bu taşlara “nişan taşı” denirdi.
Osmanlı döneminde padişahlar ve devlet erkânı, özellikle Okmeydanı’nda ok talimleri yapar, menzile ulaşan atışlarının anısına taşlar diktirirdi. 18. ve 19. yüzyılda bu gelenek Nişantaşı civarına da taşındı.
• II. Mahmud ve özellikle Sultan Abdülmecid, Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırdıktan sonra Nişantaşı çevresini bir av ve talim alanı olarak kullanmaya başladı.
• Abdülmecid döneminde, bugünkü Teşvikiye Camii’nin önüne büyük mermer taşlar dikildi. Üzerlerinde Osmanlıca kitabeler bulunan bu taşlar, padişahın menzile ulaşan ok atışlarının nişanesi oldu.
• Bu yüzden semte “Nişan Taşları” “Nişantaşı” adı verildi.
Bugün hâlâ Teşvikiye Camii’nin avlusunda ve çevresinde bu taşların bazıları duruyor. Kitabelerinde tarih, mesafe ve padişahın adı yazıyor. Mesela Sultan Abdülmecid’in 1848’deki bir atışına ait taş, semtin adının canlı tanığıdır.
Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmasıyla saray çevresinin yeni gözdesi olan Nişantaşı, bir anda Osmanlı modernleşmesinin sahnesine dönüştü. O günlerden kalan nişan taşları, bugün hâlâ Abdi İpekçi Caddesi civarında sessiz tanıklar gibi ayakta duruyor. II. Abdülhamid döneminde Levanten ailelerin, sanatçıların ve bürokratların gözde adresi olan bu semt, Cumhuriyet yıllarında da şehrin entelektüel ruhunu besleyen bir merkez olmayı sürdürdü.
1950’lerden itibaren sinemaları, pastaneleri ve gazinolarıyla şehrin kalbinin attığı nokta haline gelen Nişantaşı, İstanbul’un “şık vitrinini” temsil etti. Bir zamanlar Şakayık Sokak’taki apartmanlarda edebiyatçılar yazılarını kaleme alırken, Teşvikiye’deki kafelerde sanatçılar, gazeteciler ve modacılar bir araya gelirdi.
Bugün ise Nişantaşı, hem geçmişin zarafetini hem de bugünün ışıltısını içinde barındırıyor. Abdi İpekçi Caddesi, lüks markaların İstanbul’daki adresi; Teşvikiye Camii’nin çevresi, kahveler ve tasarım dükkânlarıyla gençlerin buluşma noktası; Maçka Parkı ise nefes almak isteyenlerin vazgeçilmez durağı.
Ama günümüz Nişantaşı’nı asıl cazip kılan, gastronomiden modaya, gece hayatından sanata uzanan çok yönlü kimliği. Dünyaca ünlü şeflerin restoranları, gurme kahveciler ve sokak aralarında gizlenmiş butik tatlar, burayı İstanbul’un gastronomi haritasının en özel duraklarından biri yapıyor. Moda ise semtin ruhunu her daim besleyen unsur; uluslararası markaların yanında Türk tasarımcıların mağazaları, Nişantaşı’nı “İstanbul’un modaya açılan vitrini” haline getiriyor.
Gecce olduğunda ise Nişantaşı başka bir yüzünü gösteriyor. Şık kokteyl barlar, roof-top mekânlar ve butik otel lounge’ları, burayı sadece alışveriş ve yemek değil, aynı zamanda gece hayatının da merkezi yapıyor. Bir yanda sanat galerilerinin açılış kokteylleri, bir yanda gençlerin akın ettiği popüler mekanlar… Semt, gündüzle gece arasında bambaşka bir ritme bürünüyor.
Belki de Nişantaşı’nı özel kılan tam da bu: Dün, Osmanlı’nın Batılılaşma hikâyesine sahne olan bir semt; bugün, İstanbul’un gastronomi, moda ve kültür dünyasının en parlak yıldızı. Geçmişin zarafetiyle bugünün ışıltısı, aynı sokakta buluşuyor. Ve bu büyülü karışım, Nişantaşı’nı her daim canlı, her daim merak uyandıran bir adres yapıyor.
Nişantaşı’nda Geçmiş Dönemde Yaşamış Önemli İsimler
• Celâl Bayar
Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Maçka Palas adlı ikonik binanın daimi sakiniydi. Bu yapı bugün Park Hyatt Hotel olarak hizmet vermektedir.

• Abdülhak Hamid Tarhan
Ünlü şair ve diplomat, döneminin entelektüel atmosferinde Nişantaşı’nda yer alan Maçka Palas’ta yaşamış diğer bir önemli isim
Nişantaşı’nın İçindeki Önemli Tarihi Yapılar ve Hikâyeleri
Semtin köklü dokusunu oluşturan birkaç öne çıkan yapı ve bu yapıların öykülerini şöyle sıralayabilirim:
1. Maçka Palas – Bugünkü Park Hyatt Hotel
• 1922 yılında Giulio Mongeri tarafından tasarlanan bu Neo-klasik apartman, zaman içinde ünlü isimlere ev sahipliği yaptı: Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı Celâl Bayar, şair-diplomat Abdülhak Hamid Tarhan ve Galatasaray kalecisi Turgay Şeren burada yaşamıştı
2. Teşvikiye Camii ve Nişan Taşları
• Semtin ismini aldığı “nişan taşları” (ok atış hedef taşları), Sultan Abdülmecid tarafından diktirilmiş ve bugün hâlâ cami avlusunda duruyor. Teşvikiye Camii, aynı zamanda bu semtin imar politikalarına simgesel katkı sağlayan önemli bir yapıdır .
3. Abdi İpekçi Anıtı ve Olay Yeri
• 1979’da Milliyet gazetesi genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi, burada suikaste uğradı. Teşvikiye Camii yakınındaki bu noktada bir anıt taşı bulunmaktadır ve şehirde siyasi belleğin önemli bir parçasını oluşturur
4. Vedat Tek’in Evi
• Modern Türk mimarlığının temsilcilerinden Vedat Tek, Nişantaşı’nda kendi tarzında bir yapı inşa etti. Ev, Birinci Ulusal Mimari Akımı stilini taşıyan oldukça karakteristik bir binadır .
5. Orhan Pamuk’un Romanlarına Sahne Olan Sokaklar
• Nobel Edebiyat Ödüllü yazar Orhan Pamuk, uzun yıllar bu semtte yaşadı. Nişantaşı, birçok eserinde hem nostaljik hem entelektüel bir atmosfer olarak yer buldu ve semtin edebi bir kaynağa dönüşmesine katkıda bulundu .
Bu haftalık benden bu kadar Yeni Nişantaşı'na değer katan Citys karşısında Marcello da İtalyan Pizzası için yola çıkıyorum.
Kalın sağlıcakla...