• 14 EKİM Pazartesi 01:53
  • HV
Advert

Amasra'da neler var?

Gürkan Boztepe
Gürkan Boztepe
Yayın Tarihi : 19-08-2024 14:17

Amasra, ülkemizin en sevimli sahil kasabası. Amasra’da hem taze hem de uygun fiyatlı salata ve balık bulabilirsiniz.

Amasra’da hediyelik eşyalar, çakıcılar çarşısı, muhteşem tel kırma el yapımı örtüler, ev yapımı reçeller, organik pazarlar ve şehrin her yerinden denize girebileceğiniz muhteşem plajlar var.

Eskiden Ankara ve İstanbul’un yanı sıra Cenevizlilerin de en değerli kasabası olan Amasra, asalet ve kalite ile mükemmel bir hava sunuyor.

Fatih Sultan Mehmet’in ilk gördüğü anda vurulduğu ve yanındakilere dediği gibi; Plinius’un "zarif ve güzel", Cenovalıların "çiçekli kale", Zeki Müren’in "küçük Capri" olarak adlandırdığı ilçe, Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından "Çeşm-i Cihan" (dünyanın gözü, dünyanın değerlisi) sıfatlarına layık görülmüş. 1940 yılında turizm faaliyetlerine başlayan ilçe, bugün de çok sayıda turisti ağırlayan bir cazibe merkezi konumunda. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk turizm kasabası olma özelliğine sahip.

  1. yüzyıldan itibaren buraya yerleşen İtalyan tüccarlar sayesinde bir süre Cenova idaresine bırakılmış.

Amasra’ya ilk görüşte vurulan Fatih Sultan Mehmet, Lala’sına “Lala Lala! Çeşm-i Cihan (dünyanın değerlisi) bu mu ola?” diye sorar. O andan sonra da burayı savaş yapmadan alır. Çünkü istediği son şey, bu güzel şehrin zarar görmesidir. Şehrin antik çağdaki adı "susam diyarı" manasına gelen Sesamos. M.Ö. 3. yüzyılda kente o dönem Amasra’yı yöneten kadın lider Amastris’in adı verilmiş. Osmanlı zamanında ise adı Amasra olarak anılmaya başlanmış.

Karadeniz’in kıyısında yer alan Amasra, büyük ve küçük olmak üzere iki limandan oluşuyor. Bizans döneminde yapılan Amasra Kalesi’nin bu limanlara açılan birer kapısı bulunuyor. Amasra’nın ikonik simgelerinden biri de Boztepe’deki Sormagir Kalesi ile Amasra’daki Zindan Kalesi’ni birbirine bağlayan Kemere Köprüsü. Amasra Kalesi işte bu kompleksin tamamına verilen isim. Kemere Köprüsü’nden geçip kale kapısından içeri girdiğinizde sağ tarafa yönelirseniz bir Bizans kilisesinden devşirme olan Fatih Camii’ni, onun biraz ilerisinde günümüzde Kültür ve Sanat Evi olarak kullanılan Şapel’i görebilirsiniz. Yine turistlerin uğrak noktalarından olan ve artık şehrin sembollerinden biri haline gelen Ağlayan Ağaç da kalenin sağ tarafında, yokuşun bitiminde yer alıyor. Ağacın özelliği, nemli havalarda ağacın damla damla su akıtması.

Amasra sadece Amasra’dan ibaret değil; Amasra dışında, ancak buraya kadar gelmişken görmeniz gereken yerler de var. Göldere Şelalesi, İnkumu, Güzelcehisar’daki lav sütunları bunların başında geliyor. Vakti olanlar bir gününü Küre Dağları Milli Parkı’na da ayırabilir. Bartın’ın batısında bulunan Gideros Koyu da eskiden korsanların ganimetlerini paylaştığı yer olarak biliniyor ve güzelliği ile dikkat çekiyor.

Özellikle 80 milyon yıllık lav sütunları, dünyada sadece 4 yerde var; biri de Amasra’ya çok yakın Güzelcehisar’da. Dünyada Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kaliforniya'da, Türkiye'de ise Bartın'ın tarih ve doğanın iç içe olduğu Güzelcehisar ilçesinde bulunan lav sütunları, "Bartın İli Güzelcehisar Lav Sütunları ve Sahilinin Turizm ve Rekreasyon Amaçlı Peyzaj Uygulama Projesi" kapsamında geçen yıl turizme kazandırıldı.

Eşsiz manzarasıyla görenleri hayran bırakan lav sütunlarını bu yıl yerli ziyaretçilerin yanı sıra Arap, İngiliz ve Almanlar başta olmak üzere çok sayıda ülkeden yaklaşık 200 bin kişi ziyaret etti.

Burada devlet elinden geleni yapmış; gerçekten tebrik etmek lazım. Ancak gelen yerli turist, burayı bozmak için elinden geleni ardına koymuyor sanki. Bir baktım yerde pet şişeleri ve çöpler. Çevre konusunda halkımızın çok duyarlı olması lazım. Oraya da sürekli bir turizm polisi lazım. Bazı kişiler kayalıkların üzerinde neredeyse piknik yapacak. Kaygan zeminler de risk almaya çalışanları engellemek lazım; kamera sistemleri zaten şart.

Dönelim İnkumu’na; Ülkemizin mavi bayraklı muhteşem plaj alanı İnkumu, bence mükemmel ama mükemmel bir şekilde temiz ve düzenli mi, elbette hayır. Ortalık keşmekeşe dönmüş; şamrel mayo satıcıları, plastik kolluk satıcıları ürünleri yollara taşmış. Zabıta konuyla ilgilenmiyor. Ayrıca yazlık sitelerin evlerin önüne kadar günübirlikçi arabaları gelmiş, milletin özel evlerinin önünü kapatmış. İyi ki burada yazlığım yok. Burası aynı keşmekeş; bana Çeşme Swissotel/eskiden Turban önündeki şantiye evleri önündeki parayla rezil olma ortamını hatırlattı. Evet, plajlar elbette halkımızın ama halkımız da o plajı çöp atmadan, arabasını ortalığa bırakmadan efendi gibi kullanmasını bilmeli. Bunu da kontrol edip gerekirse ceza kesen polis ve zabıta nerede? Dünya’da bu tarz lokasyonların örnekleri çok, mesela ABD’de Santa Monica, Santa Barbara, Malibu, Manhattan Beach; Fransa’da Nice; İspanya’da San Sebastián gibi dolu örnek var. Oralarda neden ortalık düzenli, neden bir karışıklık yok, neden ortada çöp yok? Yanıt basit; denetleme var. Görmezden gelenler yok da o yüzden.

Şimdi gelelim tekrar Amasra’ya; burası Cenevizlilerden beri ticaretin merkezi olmuş. Galata Kulesi’ni yapan Cenevizliler buraya muhteşem anıtlar bırakmışlar. Ama korunmuş mu, hayır. 4-5 katlı sevimsiz yapılar en özel lokasyon olan Boztepe içine bile yaptırılmış. Sokaklarda eskiden dolaştığımda kaliteli turist vardı, maalesef şimdi kalitesiz yerli turist ve kalitesiz 2 günlük bekleyen bayat dönerciler çevreyi sarmış.  Buraya kaliteli turist çekmek için Türkiye Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı gelmiş, takip edip toplantı talep edeceğine, hepsi kendi derdinde.

Eskiden belediye başkanlığı yapmış Beko bayi Coşkun amca ile sohbet etme imkanım oldu. Asalet ve kaliteyi hemen hissediyorsunuz. Nerde bu tarz beyefendiler diyorsunuz. Kendisi 1970’li yılları anlatırken kadınların erkeklerin kıyafetlerini ve birbirleri ile olan saygılı iletişimini aktardı. Mükemmel anılar dinledim. 1961’de İngilizlerin Range Rover 3 jeep ile gelip şehre nasıl turizm aşıladığını anlattı. Şimdi ise şehir maalesef geriye gitmiş. Gelen kitle ucuz balık yemek derdinde. Terlik turizmine dönmüş bir Amasra ile karşılaştım. Çözüm çok basit; sadece kurmaylarla toplantı yaparak acı reçeteler ile çözeriz.

Önemli olan niyet. Elimizde mükemmel müzesi olan, her tarafı denizle kaplı, inanılmaz sevimli bir kent var.

İnsanları birbirinden pozitif ve verici. Naif eski halk artık kendini geriye çekmiş. Mavi Yeşil Balık Restoranı sahibi Tuncer Pekin gibi gerçek Amasralılar, mekanları ile şehre değer katmaya devam ediyorlar. Risk alıp canlı müzik ve etkinlikler yapmaya yıllardan beri devam ediyorlar. Ama gerçek Amasralıların yerini maalesef her geçen gün kalitesiz esnaflar almış. Tabela yönetmeliği uygulanmıyor. Yollar Ağustos’ta delik deşik. Gece geç saatlere kadar taverna havasında müzikler ile gelen son kaliteli turistler de nasıl kaçırırız diye uğraşan bir yönetim zihniyeti var. 

Burada hiçbir şey yapmasanız da şehir mükemmel. Turistik noktalardan Şapel’i kapalı tutarsan, insanlar niye gelsin kardeşim?

Neyse, turizm duayenleri olarak biz buraya el atacağız; tüm yöneticiler bunu iyi bilsin. Turizm Bakanlığı, TGA, TÜRSAB, Gastronomi Turizmi Derneği, Ortadoğu Seyahat Acenteleri Derneği, Kongre ve Sağlık Turizmi Dernekleri, yerli yabancı basın; hepsi birleşip biz burayı uçururuz.

Neden mi? Çünkü benim adım Gürkan, soyadım Boztepe… Amasralı İbrahim Kaptan’ın torunuyum…

  • Etiketler