• 28 NİSAN Pazar 01:21
  • HV
Advert

İstanbul’u mutfağına yansıtan kültürel bir gusto: 29!

Sedef Ertekin
Sedef Ertekin
Yayın Tarihi : 09-11-2023 23:20

Gastronomi sektöründe bir mekanın, bizi dünyada temsil etmesi için lokasyon olarak illa yurt dışına açılmış olmasına gerek olmadığını savunuyorum. İstanbul’da konumlanan - hatta en güzel konumlarda bulunan - birkaç tane ikonik mekanımız var; listenin başında da 29 geliyor! Geçtiğimiz günlerde yine 29’un kapılarından içeri girdim ve yine beni büyülemeyi başardı…

Evet, yurt dışına açılmak ülkemizi, kültürümüzü ve yemeklerimizi tanıtmak açısından çok büyük önem taşıyor. Ama bir de ülkemizde kendimizi güzel temsil edebilmek diye bir olgu var! Son yıllarda çok daha özenli olsak bile, bu ikonik mekanlarımız sayıca maalesef pek fazla değil. 29, sadece İstanbulluları değil; dünyanın dört bir yanından birçok misafiri ağırlayan; kültürümüzü, köklerimizi ve damak tadımızı gusto tarzıyla yorumlayan bir mekan. Dünya mutfaklarının kusursuz bir harmanını menüsünde buluşturan 29 ziyaretimde beni en çok etkileyen detay aslında bu oldu; tabaklarında köklerinden besleniyor ve her kalemde aslında Türk lezzetlerine uğramadan geçmiyor… 

 

Baştan başlayalım… 

29’da ayrıcalıklı bir konsept ve yaklaşımla karşılaşacağınızı aslında daha ilk adımda anlıyorsunuz. Bu kapıdan her girişimde, hep aynı hazzı hissetmemin sebebi de ince düşünülmüş detaylar aslında. Yeşilin en huzurlu tonundan giriş yapıyorsunuz; adımlarınız atıldıkça, başka bir dünyada bambaşka hislerle buluşuyorsunuz. Kapıdan girdiğiniz anda arka fondaki etkileyici Boğaz manzarası gözünüze çarpıyor; ama ondan önce mekanın ışıltısı sizi kalbinizden vuruyor. Her köşesi özenle hazır, konuklarına unutulmaz bir gecce için yerlerinde bekliyorlar adeta. Etkilenmemenin imkansız olduğu barı gerçekten göz kamaştırıyor. Yemeğe geçmeden önce kesinlikle barda vakit geçirmenizi ve imza kokteyllerle gecceye başlamanızı tavsiye ederim. Bar bölümünde hem nefes kesen manzaraya hakimsiniz hem de mekanın tüm ışıltısına… 

Keyifli kokteyl menüsünden The Son Of Man favorim; şöyle tanımlanıyor… Sanatta sadelikten yana olan kokteyller ile çok karşılaştık; ancak turuncu ve moru bu kadar hedefe koşan görmedik! Cin, Campari, havuç, limon; seyre değer! 

 

Boğaz ile bütünleşen anlar…

“İstanbul’dayım!” dedirten ve bu şehrin hakkını veren manzarası nefes kesiyor. Mevsimin en huzurlu renkleri arasında bir taraftan Boğaz’ın mavisi göz kırpıyor, bir taraftan da şehrin ışıkları yanmaya başlıyor teker teker.

Hava tam olarak kararmadan gelinmeli kesinlikle. Gecceye başlangıcı şehrin bu ışıltılı geçişiyle yapmanızı kesinlikle öneririm. Panoramik manzarasıyla büyüleyen açık alanı, iç mekanı; ikisi de bir harika! Ama bizim tercihimiz 29’un o masalsı kış bahçesi oldu. Botanik bir hava katan yeşil kullanımı, keyif veren şöminesi, duvarlara yansımış sofistike sanatsallığı… Her ayrıntısıyla ince düşünüldüğü o kadar belli ki; sizi bir anda sarıyor ve bu ışıltılı ambiyansın bir parçası haline getiriyor. 

 

Mutfağın başında 9 yıldır aynı isim: Fırat Yakut!

Evet, tam 9 yıldır 29’un mutfağı başarılı şef Fırat Yakut’a emanet! Şef hakkında çok fazla detaya buradan girmeyeceğim, çünkü kısa bir süre sonra kendisiyle yaptığımız keyifli röportaj yayında olacak! Sürprizleri ve merak edilenleri oraya saklayalım. :)

29, farklı ülkelere ait mutfakları Türk lezzetleri ile haramanlayan ve mevsimine göre adapte eden menüsüyle damaklara imzasını atan cinsten! Luxury Fine Dining bir konsept sunan mekanın menüsünden seçim yapmadan önce, menüyü detaylı olarak incelediğinizde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Başlangıçlarda Humus, Muhammara da bulabiliyorsunuz; Burrata da… Farklı bir deneyim yaşamak isterseniz, benim favorim Taze Çiğ Enginar ve Kuşkonmaz Salatası

 

Sıcak başlangıçlardan ise kesinlikle atlamamanız gereken bir lezzet var; Ördekli Çıtır Börek! Adından da anlayacağınız gibi çıtır çıtır yufkaya sarılmış ördek; Hoisin ve zencefilli acılı sos ile servis ediliyor. Ördeğin kendine has dokusu ve yumuşaklığıyla kızartılmış yufkanın birleşimi bildiklerimi unutturdu. Azıcık bile acıya dayanamayan biri olsam da yanında servis edilen soslara bayıldım! Sofrada favorim diyebilirim…

 

Somon Tartar ise masaya geldiği an buzlu sunumuyla dikkatleri üzerine çekenlerden. Marina balıkları ve çiğ tatları sevenlerdenseniz - ki ben bayılırım - 29 kesinlikle tam olarak olmanız gereken nokta diyebilirim. Dana Carpaccio ve Tarama Lakerda bu alanda diğer favorilerim!

 

Yemeği bir deneyime dönüştüren; mutfak hikayesinden sunumuna kadar her detayı özen kokan tabaklarıyla 29, gastronominin gizli kalmış sularından yelken açmanızı sağlıyor. Karnınızı doyurmaktan ziyade, ruhunuza bir haz katıyor! Ana yemek seçimini ise şefimize bıraktık; karşımızda muhteşem bir Dana Yanak duruyordu. Ağır ateşte pişmiş, harika bir yumuşaklıkta. Yanında mevsim sebzeleri; altında ise patates püresi ile…

 

Kapanışı özlerimize hayran kalarak yapıyoruz!

29’un son vuruşu ise tatlılarıyla oluyor tabii ki. Yazının başında; kendi köklerimizden beslenen bir lezzet deneyimi yaşatmasından bahsetmiştim; işte önümüzdeki bu tatlıyla da bu deneyime hayat veriyor diyebilirim: Kestane Mousse ve Pişmaniye! Çıtır kadayıf arasında aromasıyla hayran bırakan kestane mousse var, üzerinde ise Kocaeli’nin enfes Pişmaniyesi ve damlalarla üzüm pekmezi. Kesinlikle denemelisiniz, uzun zamandır yediğimin en yenilikçi ve tanıdık tatlı diyebilirim. Ayrıca 29’un tatlı menüsünde birçok tanıdık yorumlamaya da tanık oluyorsunuz; Antep Fıstıklı Kadayıf ve Fırın Sütlaç bunların başında geliyor…