Yoğun bir yıl geçirdik, eminim her birimiz ayrı ayrı dünyalar yaşarken çok yorulduk. Tatil özlemiyle yanıp tutuştuk. Daha önceki yazılarımda, Çeşme-Bodrum sezonuna daha mart ayında merhaba diyen biri olarak ilk kez İstanbul’da yazın büyük bir bölümünü geçirdiğimden bahsetmiş ve “İstanbul’da yaz” diye bir yazı yazmıştım. Bu haftaki yazımda da 2 haftalık tatilimde keşfettiğim, tercih ettiğim ve hepimizin bildiği bazı mekanlardan bahsedeceğim…
BENİM FAVORİM: SHENAI GÖLTÜRKBÜKÜ
Yaşadığımız bu çağda her şey birbirine çok fazla benzemiyor mu? İster taklit deyin ister esinlenmek isterseniz de kolaya kaçmak… Bir yerde gördüğünü bir başka yerde de görüyorsunuz. Bir yerde popüler olan bir yiyeceği bir başka mekanda da tüketiyorsunuz. O dönem o ülkenin mutfağı popüler olduğu için o yemek tüm mekanların menüsüne bir anda ekleniyor. Sonra da lezzetsiz, özenti ve görüntüden ibaret tatlarla tanışıyoruz.
Şimdi size bahsedeceğim ve benim de yeni tanıştığım şahane mekan, bu sitem ettiğim konuların fazlasıyla dışında, tamamen orijinal, taklitten uzak, kişiselleşmiş ve yaşayan bir mekan. İlmek ilmek işlenmiş deyiminin tam karşılığını bende bulan bir mekan. Aradığım samimiyeti, istediğim duyguyu bana veren bir mekan. Dinlendiren, huzur veren, yormayan…
Ben Shenai’ye beraber tatile geldiğim, işinde oldukça başarılı olan Gözde isminde bir mimar arkadaşımla gittim. Ben mekanın duygusuna kapılmışken o etraftaki detaylara konsantreydi. Mekandaki eşyaların yerleştiriliş biçimlerinin insanlara tam kıvamında bir yaşam alanı bıraktığından, kimlik etkileşimini bize her noktasıyla anlatan bir mekan gördüğünden bahsetti.
Kendisine mekanın sahibi Şenay Hanımla tanıştıktan sonra yüzde yüz hak verdim. Şenay Hanım ve Annesi 15 seneyi aşkın bir süredir Gölköy’de bu harika mekanda yemekleri beraber yapıp misafirlerine servis ediyorlar. Mekanın dekorasyonunda olan özgünlük yemeklerde de kendini gösteriyor anlayacağınız.
Şenay Hanım anlaşılmaktan mutlu. Şenay Hanım her şeye rağmen omurgasının dim dik durmasından mutlu. Şenay Hanım çok yorulsa da zamana karşı yerini koruduğu her geçen gün de sağlamlaştırdığı için mutlu.
Ben daha fazla anlatmayacağım... O gün batımını, böyle bir atmosferde yaşayarak mutlu olun. Şenay Hanım ve annesi de mutlu olacaktır…
DURUŞUNU BOZMAYAN ZUMA YALIKAVAK- FENİX YALIKAVAK -ANGIE YALIKAVAK
Dream ailesinin birer ferdi olan bu 3 mekan İstanbul’da da her zaman duruşunu koruyan, duruşunu korurken çağı yakalayan, yeniliklere de açık olan mekanlar olmuştur. Bodrum’a da ayak bastığım gibi eğlenmek için bu mekanları tercih ettim. Eğlencemi ve gecemi riske atmamıştım. Çünkü bu üç mekandanda gece sonu keyifle ayrılacağım, istisna bir durum olmadığı sürece de eğleneceğim aşikardı.
Nitekim bahsettiğim gibi de oldu. İstanbul’da o kaliteli duruşuna happy hourları ekleyen Fenix’de de, Dünyanın her yerinden gelen insanlara iyi hizmet vermeyi başaran Zuma’da da, benim gibi canlı müzikle eğlenmeyi sevenlerin ihtiyaçlarına yüzde yüz karşılık veren Angie’de de işler yolundaydı. Benim İstanbul’da birkaç mekanda severek takip ettiğim Aybüke Albere’de o gece Angie sahnesindeydi…
YUNAN MİMARİSİNDEN İZLER TAŞIYAN:REANA BEACH GÖLTÜRKBÜKÜ
Reana, restaurant olarak Bodrum’da hizmet veren bir mekan. Beach olarak da bu yıl Gölköy’de ilk yılını yaşıyor. Bu sezondan sonra hemen herkesin adını duyacağı, gitmek için günler öncesinden rezervasyon yaptıracağı bir mekan olacak. Demedi demeyin…
Nedenlerine gelirsek dekorasyonu, denizi, servisi, kalitesi her biri bir bütün. Beyaz modern mimarinin sembolü olmuş bir renk. Yeni fikirleri, modernizmi ve yeniliği sembolize ediyor. Mekanın hacmini büyük tutuyor ve ışık dağılımını kolaylaştırıyor. Mekan insanları karışık dekorlarla yormuyor. Psikolojik açıdan dinlendiriyor. Reana Beach biraz da Yunan mimarisini simgeliyor. Girişte kendini gösteren o büyük kapısı da adım attığınız andan itibaren sizi o atmosfere katıyor.
Ben Reana’yı da denizini de, dekorasyonunu da, belli günlerde sahne alan isimleri de, yemekleri de çok beğendim. Dinlendim, eğlendim…
BİR NESLİN 2. EVİ ÇİLEK TÜRKBÜKÜ
Gölköy’de çok keyifli iki mekanla tanıştıktan sonra ayaklarım beni Türkbükü’ne götürdü. Nereye mi?
*Bir neslin unutamayacağı şarkılara imza atan Berksan’ın isim babası olduğu Çilek’e…
Çilek bilenlerin ve yaşayanların unutamayacağı, vazgeçemeyeceği bir mekan. Bu vazgeçilmezliğin sebeplerinin başında bir neslin en keyifli yaşlarına ev sahipliği yapması geliyor. Ben de bu neslin bir parçası olarak duygularımı ekarte ederek safi düşüncelerimi söylemek istiyorum.
İstikrar, çaba, vefa, sadakat, samimiyet, dostluk, arkadaşlık, aile ve daha fazlası… Çilek tüm bunları içinde barındıran ve zamana karşı duruşunu değiştirmeyen bir mekan, bir marka. Başarısının başlıca sebebi de bana sorarsanız tam olarak içinde barındırdığı bu duygular, bu samimiyet ve bu istikrar.
Tabii ki bu samimiyeti sağlayan, gelen herkesi evinde hissettiren gizli kahramanlar var. Bunlar Pera’dan Karaköy’e, Karaköy’den Yalıkavak’a, Yalıkavak’dan Ankaraya, Ankara’dan Uludağ’a her Çilek şubesini var eden, kitleyi oradan oraya peşlerinden götüren Çilek’in ortaklarından İbrahim Çakmak ve eşletmecisi Halil Özkan… Başarı bir ekip işidir.
Ve bence siz çok başarılı bir ekipsiniz…
İbrahim Çakmak’la konuştuğumda bayramın 2. Günü beachte Berksan’ın sahne alacağını, telefonların susmadığını söyledi. Sosyal medyadan da takip ettiğim kadarıyla her şey çok keyifliydi. Ekip olarak kalbi olan bu mekanda Çilek ruhunu bizlere yaşattığınız ve yeni kuşağa da yaşatacağınız için teşekkür ederim.