Hayatımızda yaptığımız küçük değişikliklerin bizi ne kadar zinde tuttuğu bir gerçek. Günlük rutinlerimiz dışında; gittiğimiz farklı bir yerin bile bize ne kadar iyi gelebildiğini hepimiz fark etmişizdir. Hemen hemen her gün güncellenen mekan trendleri de bu değişiklikleri yapmaya itiyor bizleri. İşte Saigon tam bu noktada devreye giriyor. Eğer New York trendlerine merakınız varsa, İstanbul’da Saigon tarzı bir mekanın eksikliğini mutlaka hissetmişsinizdir.
Saigon Istanbul
2000’li yılların başından itibaren hızla yükselen bir trend; dünya mutfağı ve eğlence sektörünün Uzakdoğu kültürü ile harmanlanması. Saigon, bize bu deneyimi en özenli haliyle yaşatmak için her ayrıntıyı düşünüp eksiksiz bir hizmet sunuyor.
Nerede? Nasıl?
Sanatseverler bilirler Şişhane’deki İKSV binasını ve İstanbul manzarasını. Saigon, muhteşem tarihi yarımada manzarasına hakim İKSV binasının terasını seçmiş. Burasının tercih edilmesinin başka bir sebebi de, misafir ettikleri kitleler. Bu seçimin tesadüfi olmadığı, kültür-sanat meraklıların uğrak yeri olmasından da anlaşılıyor. İKSV’de yapılan etkinlikler öncesinde nezih bir yemek yemek ve belki de sonrasında güzel bir kokteyl içmek için biçilmiş kaftan. İçeri girer girmez Uzakdoğu havasını alıyorsunuz zaten. Yüksek tavanları, hemen karşınıza çıkan ‘Buda’ heykeli, siyah-kırmızı bütünlüğüne eşlik eden altın detayları sizi bir anda kendisine çekiyor. Saigon’un benimsediği konseptin avantajı, yemek yediğimiz mekandan eğleneceğimiz mekana yaptığımız geçişi ortadan kaldırması. Akşamın ilerleyen saatlerinde mekan eğlence mekanına dönüyor ve sizi "Yemekten sonra ne yapsak?" zahmetinden kurtarıyor.
Mutfakta neler var?
Mutfağı belirli bir kültür ile sınıflamak ve kısıtlamak doğru olmaz. Saigon’un mutfağında her damak tadına uygun yemek bulmak mümkün. Bununla beraber, Peru-Japon ve Akdeniz mutfağı konusunda oldukça iddialılar. Üstelik menüye seçilenler, damak tadımız göz önünde bulundurularak hazırlanmış. Dünya mutfakları bizim meşhur damak tadımıza da ayak uydurmuş durumda. Bununla birlikte her mekan gibi Saigon'un da imza tabakları mevcut. Naçizane tavsiyem, İstanbul’da bu kültüre hakim sınırlı sayıda mekan olduğundan, mutlaka bu yönde seçimler yapmanız. Ahtapot Carpaccio dahil olmak üzere birkaç yemeğin alt notalarında göreceğiniz Peru zeytinli sosu ve başlangıçlarda yer alan Buffalo & Kiraz Domates Salatası’ndaki zeytin tozunu tattıktan sonra tabuları yıkıp zeytini kahvaltı sofraları ile sınırlandırmamaya karar verdim. Et ve balık ürünlerinin yanında servis edilen soslar ise bu sınıfa girer nitelikte; adeta tek başlarına bile, gelen ana yemekler kadar lezzetliler.
Bir hayli geniş soğuk ve sıcak başlangıç yelpazesi başınızı döndürüp sizi kararsız bırakacaktır fakat bir an önce karar verip ana yemeklere geçmelisiniz. Ana yemek bölümünde yer alan Uzun Pişmiş Dana Yanak ve Miso Usulü Ahtapot ilk göze çarpanlardan. Vejeteryanlar da düşünülmüş ve Kiraz Domates ve Zeytinli Penne ve Sebzeli Noodle menüde yerini almış. Menü baştan aşağı özenle yaratılmış, detayların bütüne etkisi atlanmamış, estetik sunumu ile de ilk andan itibaren dikkat çekiyor.
Eğlence
Bazı gecce mekanlarının aksine Saigon müzik konusunda çok titiz davranıyor, hem yemek hem eğlence mekanı olmasına rağmen bu iki konsepti aynı anda ve eksiksiz sunmayı politikası haline getirmiş. Öyle ki sadece eğlence üzerine kurulu yerlerde bile göremediğimiz DJ organizasyonları ve partileri var.
Müzik meraklılarının kalbini de bu yönüyle çalacak Saigon, 17 Eylül’de başlayan Burn Rooftop Festivali'i ağırlıyor. Bu etkinlik dışında, takvimlerinde pek çok organizasyon ve partiler bulabilirsiniz.
İstanbul’un kültürel mirasına hakim konumu, dünya trendlerini yakalayan eğlence anlayışı ve menüsü ile Saigon, toplantılarınız ve kutlamalarınız için tereddütsüz tercih edebileceğiniz bir mekan ve sizleri buradan memnuniyetle uğurlamaya kararlılar.
Selin Sunay