Bir Anadolu Yakası klasiği: Mabeyin Restoran
Çoğumuzun hiç yabancı olmadığı, aksine aşina olduğu bir mekana götüreceğim bu kez sizi. Arapça anlamı ile “iki şeyin arasında kalan” demek olan Mabeyin, aslında Osmanlı döneminde, sarayın haremlik ve selamlık bölümleri arasında kalan Mabeyn-i Hümayun yani bir nevi özel kalem müdürlüğüne verilen isimmiş. Mekanın adının tarihçesi buradan geliyor.
DÜNÜN AV KÖŞKÜ, BUGÜNÜN LEZZET DURAĞI
Burası, aslında eski bir av köşkü imiş döneminde. 1900’lü yılların başında inşa edilmiş olan yapı, şimdiki sahipleri tarafından 2000’li yılların başında alınmış. 3 yıl boyunca süren tadilat sonrasında, 2003 yılında faaliyete geçmiş. 2,5 dönüm arazi üzerine inşa edilmiş olan Mabeyin, alt katlarında geniş iki salonu ve oldukça büyük bir bahçesi, üst katlarında da yemek ve toplantı salonları bulunan 4 katlı bir mimariye sahip.
Mekanın sahipleri, aynı zamanda sadece Laleli’de bulunan Çavuşoğlu Baklava’nın da sahipleri, dolayısıyla, Mabeyin’de yemek sonrası tatlı için her daim midede yer bırakmak gerekiyor. Bu, bir nevi ayrıcalık.
Altunizade’de bulunan mekan, karşı yakadan da yüzlerce müşteri ağırlıyor. Artık klasikleşmiş mekanlar arasında bulunan Mabeyin’in başarısının arkasındaki isimlerin başında gelen Fazlı Okkıran, aslında İletişim Fakültesi mezunu ve tam anlamıyla işine aşık biri. Sabah 10.00’dan, gecce kapanışa kadar işin başında olması da bunun en net göstergesi.
Personel son derece işinin ehli, güleryüzlü ve saygılı. Dekorasyon rahatlatıcı ve ferah. Bahçesi geniş ve manzara şahane. Bahar ve yaz aylarında tadına doyum olmuyor. Servis hızı muhteşem. Pek çok mekanda olmayan hızla geliyor siparişleriniz. Geç gelse de fark etmeyebilirsiniz, çünkü, ikramlar sizi kendine bağımlı yapıyor. Antep’in özel peynirleri, tereyağı, turşu, gavurdağı salatası, çiğ köfte ve elbette sıcacık pide. Gavurdağ’a bayıldım, tadına doyamadım. İkramların ardından içtiğim yuvalama da çok lezizdi hatta bugüne kadar içtiğim en lezzetlisi diyebilirim.
Restoran, Güneydoğu ama özellikle Antep mutfağı ağırlıklı, zengin bir menüye sahip. Muharrem Usta’nın başında olduğu mutfaktan ne lezzetler çıkıyor inanamazsınız. Menüdeki çok ama çok zengin, patlıcan kebabından Ali Nazik kebab çeşitleri çok cezp edici.
Yöresel Gaziantep lezzetlerinin yanında et konusunda da çok başarılı mekan. Kuzu pirzolanın tadını hangi kelimelerle anlatabilirim bilemedim, kifayetsiz kaldım adeta. Terbiyeli kuzu şiş de kuzu pirzola kadar özeldi. Pamuk gibiydi, terbiyesinin sırrını öğrenemedim ama işim gereği tahminlerim yok değil. Kesinlikle denenmeli.
Gelelim güzel Gaziantep’in birbirinden özel tatlarına. Yuvalamanın bir porsiyonu kesmedi desem, sanırım duygularımı ve damağımda bıraktığı hazzı bir nebzede olsa da anlatabilmiş olurum. Ekşili köfteyi de bir başka yapıyorlar, tadımlıkta olsa tadına varabildim. Mevsime göre değişen kebap çeşitleri de mevcut. Mevsiminde özellikle, altı ezmeli, patlıcan kebabı ve yeni dünya kebabını mutlaka denenmeli. Tabakların dolu dolu olması ve porsiyonların büyüklüğü ise tam Antep mutfağını anlatıyor.
En sevdiğim bölüme yani tatlılara gelince. İşin erbabı olunca, baklavada bir başka sunum ve lezzetle geliyor Mabeyin’de. Havuç dilimi tam istediğim kıvamda idi, yani, çıtır çıtır ve ağızda dağılan cinsten. İçindeki kaymağın tadını net olarak alabiliyorsunuz. Tadı hala damağımda. Mabeyin tatlısı ve kaymaklı incir tatlısı da alternatif arasında olabilir.
“Neden Mabeyin?” sorusunun cevabını uzunca vermiş oldum ama kısaca bir cümle ile şöyle ifade edebilirim sanırım. Kaliteli, lezzetli, hizmet kalitesi, ambiyansı ve manzarası ile Anadolu Yakası’nın en iyilerinden, İstanbul’un ise en iyi Antep Mutfaklarından olduğu için diyebilirim. Bu arada muhteşem bir kahvaltı servisi olduğu duyumunu aldım. Kısa zaman sonra sizin için deneyimleyip Mabeyin kahvaltısı hakkında yorumlarımı okuyor olacaksınız. Bir sonraki lezzet durağında buluşmak üzere, afiyette kalın..