Önce size çocukluk yıllarımın eğlence anlayışı, anne ve babamın beni sürüklediği ve saatlerce masada oturttuğu Maksim ve şimdi yerine yapılan Sofitel Otel'in tarihçesinden bahsetmek isterim; Sıraselviler Caddesi’nin girişindeki Rum-Fransız mektebinin kapanmasından sonra yerine inşa edilen ve İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından tasarlanan 1914 tarihli bina aynı zamanda devasa Cinemajik Tiyatrosu’na da ev sahipliği yapıyordu. Yabancı işletmeci Frederick Bruce Thomas, 1921 yılında Cinemajik'in altındaki büyük salonu kiralayarak Maksim Gazinosu'na dönüştürdü. Thomas, Türkiye'ye cazı getiren ilk kişiydi, en iyi caz gruplarına ve danslara ev sahipliği yapan müzikholün itibarı hızla arttı: Maksim, insanların Foxtrot, Charleston ve 'Black Bottom'larını sergilemek için geldikleri yerdi. Thomas, 1927 yılında gazinoyu borçlarının bir kısmına karşılık olarak devredince gazino kapandı. Yıllar içinde yerine birçok lokal açıldı.
Emin Yeyman ve Fahrettin Aslan tarafından yenilenen gazino 28 Ekim 1961 tarihinde Maksim Gazinosu adıyla tekrar kapılarını açtı. Mekan, 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar şehrin önde gelen eğlence mekanı olarak kaldı.
Sofitel Oteli'nde geçirdiğim gece boyunca içimi ayrı bir hüzün kapladı. 25 sene önce kaybettiğim babamın anıları sanki duvarlarda yankılanıyordu. Maksim'de babamın her gece gitsin/gitmesin ona ayrılan özel bir masası vardı. "Otelin neresinde o masa şimdi?" diye düşünmekten kendimi alamadım. Bir tarihe tanıklık etmenin heyecanıyla biraz hüzünlü ama konfor içinde güzel bir gece geçirdim. Sofitel Oteli çok güzel olmuş. Değişime ayak uydurmuş. Beni en çok iyi hissettiren duygusu ise dünya standartlarında yakaladığı lüks konforun içinden çıktığınız anda İstanbul enerjisinin yoğun bir şekilde içine düşmek oldu. Kendimi 2000'lerde Roxy çıkışı gittiğimiz Kızılkayalar'da ıslak hamburger yerken buldum.
İstiklal Caddesi’nde biraz tur attıktan ve özlediğim o enerjiyi içime çektikten sonra otele geri döndüm. Detaylarına hayran kaldığım odamda her şey olması gerektiği gibi kusursuzdu... Ertesi sabah kendimi otelin spa merkezine attım.
Masaj sırasında da anılar peşimi bırakmadı... Kendime sordum. "Bu alan eski Maksim'in mutfağı olabilir mi?". Bu arada Maksim'de Türkiye'nin en iyi beyaz peyniri servis edilirdi. Aklıma geldi. Masaj, Filipinli masöz/beyaz peynir/lavanta yağı, ne alaka? İnsan beyni insana oyun oynuyor işte!
Kısacası Sofitel'de geçmişle gelecek arasında kayboldum... İstanbul'da çok güzel anılarım olduğu için sanırım herkesin inadına ben bu şehirden asla ayrılmak istemiyorum...
Eski Maksim fotoraflarındakiler:
Fahrettin Aslan, Babam ( Demir Çalarkan) , Annem ( Adalet Çalarkan) , Fatma Girik, Memduh Ün, Belma Simavi ve İbrahim Tatlıses.