• 14 EKİM Pazartesi 01:33
  • HV
Advert

Tips and Chips

Nurdan Yüzbaşıoğlu
Nurdan Yüzbaşıoğlu
Yayın Tarihi : 08-08-2023 14:37

Yine, yeniden ilk göz ağrım gecce.com'da sizlerle birlikte olmanın heyecanı içindeyim. 

Eski gecce.com takipçileri hatırlayacaktır; sitenin ilk açıldığı yıllarda Miami gündemi, dünyada moda, sanat, teknoloji, yeme - içme gibi konularda son yeniliklere değindiğim bir köşem vardı.

Sonrasında başka mecralarda de devam eden yazılarıma uzun bir süre ara verdikten sonra tekrar kürkçü dükkanındayım ve bu sürede biriktirdiğim her şeyi sizlerle paylaşmak için de sabırsızlanıyorum.

Bizden bir önceki nesilden duymaya alıştığımız “Ah, nerede o eski günler!” sızlanmasını bir gün gelip benim de yapacağım aklıma gelmezdi. Ama şimdi geri çekilip bakıyorum da; ilk yazmaya başladığım zamanki Miami ile şimdiki Miami, o dönemdeki insanlar ile şimdiki insanlar, o dönemdeki eğlence ile şimdili eğlence veya günümüz modası ile yeme - içme alışkanlıkları arasında çok ciddi farklılıklar var. 

Bu farklılıkların pozitif olanları da var gerçi; zamanı da bu kadar acımasız eleştirecek değilim. 

Ancak şunu anladım ki; yaş aldıkça herkeste bir geçmişi daha çok beğenme ve özlemle anma psikolojisi gelişiyor, ya da pek çok şey zaman geçtikçe erozyona uğruyor. Neyse, bizler yine de elimizden geldiğince zamanı anlamaya ve olayları, insanları olumlu değerlendirmeye çalışalım. 

Gelelim bu haftaki konularıma

Son yıllarda sıkça ziyaret edip uzun zaman geçirdiğim Londra ile başlamak istiyorum. 

Çok genç yaşlarımda, uzun zaman geçirdiğim bir şehir olmasına rağmen aklımda çok az şey kalmıştı Lonra ile ilgili. Bunu, yıllar sonra olgunluk dönemimde tekrar zaman geçirmeye başlayınca daha iyi anladım. O dönem sadece bir kaç cafe, mağaza ve Knightsbridge’den ibaret sanmışım ben Londra’yı.

Çok güzel bir şehir, güzel olduğu kadar da küstah bir idrar kokusu var sokaklarda. Evet, şaka değil; bazı caddelerde bu koku o kadar keskin ki elimle ağzımı burnumu kapatarak hızlı hızlı geçmek zorunda kalıyorum. Bu arada sanmayın çok ücra, sessiz sokaklardan bahsediyorum! Aksine oldukça yoğun, en merkezi yerlerden söz ediyorum. 


Neden mi? Evsizler artık o kadar çoğaldı ki, ben gözümün önünden beşerli - altışarlı gruplar halinde sokağa yerleşenlere şahit oldum son yıllarda. Dolayısıyla sokak yaşamına mecbur kalanlar veya bu yaşamı tercih edenler (Evet, başka seçeceği olduğu halde, bunu bir yaşam biçimi olarak görüp tercih edenler olduğu da biliniyor.) her türlü ihtiyacını da evi gibi gördüğü sokaklarda gidermeye çalışıyor. Bu arada bu durum Los Angeles ve Miami için de büyük sorun. 

Neyse, gelelim Londra’nın güzel taraflarına. 

Şahane mimarisi, harika korunmuş tarihi, kendine özgü moda anlayışı, müzeleri, galerileri, binbir çeşit yeme - içme seçenekleri ile gerçekten baş döndürücü bir şehir. 

Londra denildiğinde moda bir başka heyecanlandırıyor beni. Bence dünyada, her ne kadar tüm dünyayı gezmemiş olsam da yine de eminim en farklı ve heyecan verici markalar ve stiller Londra’da.

Tabii ki Paris, Milano, New York; bunlar moda açısından yabana atılacak şehirler değil ancak Londra bir başka. İngiliz tasarımcılar müthiş yaratıcı ve özgünler. 

Vivienne Westwood, Alexander McQueen, Stella McCartney, Daphne Guinness, Hüseyin Çağlayan, JW Anderson ilk saniyelerde aklıma gelenler. Bunun yanı sıra çoklu marka mağazaları da oldukça farklı. Harrods, Selfridges, Liberty, Fenwick, Dover Street Market gibi yerler hem bina ve mağazaların tasarımları hem de marka seçkisi olarak farklı koleksiyonlara ev sahipliği yapıyor. Sizi stiller arası bir seyahate çıkarıyor adeta. 

Bunların yanı sıra Potobello Sokak Pazarı, Vintage ve ikinci el dükkanları ve Chelsea, Hampstead, Soho, Carnaby, Oxford ve Piccadilly Circus, Bond Street, Covent Garden, Camden Town, Marylebone, Mayfair gibi renkli, kalabalık bölgeleri; alışveriş ve yeme içme çeşitliliği ile insanı sürekli heyecanlı ve enerjik tutan bölgeleri ile hiç sıkmayan bir dinamizmi var şehrin. 

Galerileri, müzeleri de anlatmaya kalksam; uzun haftalar başka bir şey yazamam. O yüzden o bölümleri başka yazılara bırakıyorum. 

Bir kere şehir her gün ve günün her saati aşırı kalabalık; kavşaklarda yeşil ışık yandığında binlerce insan karşıdan karşıya geçiyor. Bazı ana yollarda, yürümek neredeyse imkansız.

Dünyanın dört bir taradından farklı kültürlerden oluşan bir mozaik ve bunun sonucu inanılmaz zengin bir gastronomik yapısı da var. 

Michelin Yıldızlı restoranlarından sokak yemekleri pazarlarına kadar her türlü yeme - içme deneyimini sunuyor. 

Hint, Çin, İtalyan, Türk, Arap, Japon ve daha bir çok farklı mutfağa rastlamak mümkün. 

Geleneksel İngiliz Mutfağı, Füzyon veya Kosher gibi herkesin damak zevkine göre seçenekler mevcut. 

Şehir aynı zamanda sürdürülebilirlik ve vejeteryan/vegan seçeneklere de büyük önem veriyor. Bu da onu bilinçli beslenmek isteyenler için bir vaha haline getiriyor. 

Bu mutfakları sayarken Türk Mutfağı’nı da belirtmiştim; onu biraz daha geniş açıdan incelemek gerekir. 

Şehrin yeme - içme çeşitliliği bir restoran işletmecisi olarak çok ilgimi çektiğinden, özellikle Türk Mutfağı’nın da çok başarılı örneklerini görme ve tatma şansım olduğundan, biraz onlardan bahsetmek istiyorum.

Bu konuya değinmeden önce şunu belirtmeliyim ki; Türk Mutfağı, Türk gastronomisi son yıllarda hak ettiği yere doğru hızla yükseliyor. Katıldığım televizyon programlarında ve üniversite söyleşilerinde de değindiğim üzere, mutfağımız zamanında kadrini kıymetini bilmediğimizden bir savaş veriyor. Oysa dünyanın en zengin ve lezzetli mutfağı olduğunu, pek çok mutfağı yerinde denemiş birisi olarak söyleyebilirim. 

Gelelim Londra’daki bazı Türk Mutfağı markalarına…

Rüya

Ferit Şahenk’in şirketi d.ream’e ait olan ve yöneticiliğini şirketin de yöneticiliğini yapan Umut Özkanca’nın yaptığı Dubai ve Suudi Arabistan’da da şubeleri olan Osmanlı Mutfağı menüsü sunan Türk restoranı. Pek çok ödül almış; gerek dekorasyonu gerekse menüsüyle dikkat çeken ve beğenilen bir restoran. 

Zahter

Zahter; Şef Esra Muslu, kız kardeşi Yasemin Efe ve Simay Kamer ortaklığında Carnaby’de hizmet veriyor. Kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servisi var. 

Ben Zahter’i kahvaltı ve brunch için tercih ediyorum; Tava Böreği ve Antep Kuru Dolma ise menüdeki favori seçeneklerim. Akşam yemeği ve özel partiler için de tercih edilen bir restoran. 


Yeni Soho

Benim Londra’daki en favori restoranlarımdan olur kendisi. Adından da anlaşılacağı üzere Soho’da yer alıyor. Özellikle Sütlaç’ı, bir tatlısever olarak benim favorim. İçindeki fındıkları sosunu ve üzerindeki Pişmaniye’yi unutamıyorum. Şef Civan Er, ödüllü ve çok başarılı bir şef. Bu yazımda kendisi ile yaptığım bir röportajı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Böylece onu daha yakından tanıma imkanı da olacak tanımayanlar için. 

 


Yamabahçe

2016 yılında Alan Yau danışmanlığında açılan restoran, hızlı ve lezzetli Türk yemeği yemek isteyenler için ideal bir destinasyon. Oxford Street’i kesen işlek caddelerden James Street’de yer alan restoran; günün her saati oldukça kalabalık. Fiyatları uygun. Pideleri çok lezzetli ve personeli çok ilgili ve güler yüzlü. O taraflara yolum düştüğünde muhakkak uğramak istediğim yerlerin başında geliyor. Kahvaltı ve brunch için ilk tercihim diyebilirim. 

 

Faros

Yineçok başarılı bir Türk işletmesi daha! Sahipleri Türk, restoran ise İtalyan. Hakkını vererek yapılmış bir İtalyan olduğunu söyleyebilirim. İlk Faros, Holborn’daydı, ikinci şube ise Oxford Circus’da daha çiçeği burnunda yeni bir İtalyan. Yemekler ve lokasyon harika. Trüflü Makarna’sı gerçekten bol trüflü ve lezzetiyle hala aklımda. 

 

 

Laz

Adından da anlaşılacağı üzere Karadenizli; hatta benim gibi Rizeli bir işletmecinin şahane restoranı. Aile işletesi de diyebiliriz, çünkü aile Londra’nın ilk Türk restoranı Pasha’nın da sahipleriydi. O yüzden tecrübe belli oluyor ve yemeklerde her lokmasında Karadeniz’i ve lezzeti hissediyorsunuz. Bölge olarak da Londra’nın en kalabalık semtlerinden olan Camden Town’da yer alıyor. 

Reklam, iş birliği değil; tavsiyedir. :)

Haftaya farklı gastronomi durakları ve alışveriş ipuçları ile Londra’ya biraz daha göz atacağız. 

Bu haftalık bu kadar, haftaya görüşmek üzere. Sakın bir yere ayrılmayın!

  • Etiketler