• 29 NİSAN Pazartesi 17:02
  • HV
Advert

Hızlı Moda ve Lüks

Nurdan Yüzbaşıoğlu
Nurdan Yüzbaşıoğlu
Yayın Tarihi : 23-10-2023 12:24

Bu yazının konusunun moda olmasına karar verdiğimde uzun uzun düşündüm. 

Günümüz şartlarında moda tanımının yeniden yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. 

Trendler ve stillerin yanı sıra savaşlar, toplumsal eşitsizlikler, doğanın hızla kirlenmesi, kaynakların tükenmesi, adaletsiz ve etik olmayan sömürü çalışma koşullarının tercih edilmesi gibi pek çok olumsuz düşünce beynime hücum etti. 

Modanın kendi içindeki dinamikler de birbirinden oldukça farklı. Lüks markaların yanı sıra “Hızlı Moda” dediğimiz bir kavram da bu endüstride bir devrim yarattı. “Hızlı Moda” daha ulaşılabilir fiyat politikası ve trendlere hakim yapısıyla hızla müşteri sayısını arttırdı. 

Ancak bu da pek çok olumsuzluğu beraberinde getirdi. 

“Fast Fashion” olarak tanımlanan bu sistem, trendlerden ve ünlülerin stillerinden ilham alan ucuz materyalli ürünlerin, sezonsuz ve zamansız bir şekilde hızlı üretilmesi ve hızlı tüketilmesine dayanıyor. Bu sistemin arka yüzü ise oldukça karanlık. 

Hızlı moda markaları, karlarını sürekli arttırmak için üretimi düşük ücretli ülkelere yaptırıp, agresif pazarlama stratejileri kullanıyorlar. Bu sistem, işçiliklerin uzun çalışma saatlerine, düşük ücretlere ve güvensiz ortamlara dayandığı sömürücü çalışma koşullarına yol açıyor. 

Hızlı moda tedarik zincirinde sürekli çocuk işçiliği, zorla çalıştırma ve güvensiz çalışma koşulları vakaları rapor ediliyor; ancak bu konuda yaptırımlar uygulanamadığından sistem bu sorunları kendi içinde eritiyor bir şekilde. 

En önemli olumsuz etkisi ise bu endüstrinin korkutucu miktarda atık üretmesi… 

Trendlerin çok hızlı değişmesi, kıyafetlerin de sürekli üretilmesine; ucuz ve dayanıksız materyallerin kullanılmasından ötürü atılmadan önce yalnızca birkaç kez giyildiği, neredeyse tek kullanımlık kıyafet kültürüne yol açıyor. Bu sektör, çöplüklerin taşmasına ve sentetik elyafların hızla doğaya karışmasına da yol açıyor. 

Tüm bu olumsuzluklara su, enerji ve hammadde gibi yenilenemeyen kaynakların harcanmasını da eklersek; sorun dağ gibi karşımıza çıkıyor. Pamuk yetiştirmek ve sentetik kumaş üretmek, çok miktarda su gerektirdiğinden, ormanların yok olmasına ve kimyasal kirliliğe de sebep oluyor. 

Giysilerin dünya çapında taşınması, endüstrinin önemli ölçüde karbon ayak izi bırakmasına neden olurken, hammadde üretiminden nakliyeye ve perakendeye kadar hızlı moda tedarik zincirinin her aşaması sera gazı emisyonlarına ve iklim değişikliğine de neden oluyor. 

Tüm bu olumsuz tanımlamaları sadece hızlı moda markalarına mal etmek de yanlış. 

Chanel gibi sektörün dev markaları da çalışanlarına uyguladığı adil olmayan çalışma koşulları ve fiyat politikalarıyla da gündemde. Çalışanlarını birey olarak görmeyen, ürün fiyatlarının hızla artmasına rağmen çalışanlarının prim uygulamasını kaldıran ve saat ücretlerine ürün artışlarına oranla kabul edilemez düşüklükte zam yapan Chanel; bu adaletsiz davranışıyla negatif algı yaratmaya başladı bile. 

Tüm bunlara taklit ürün ağını da eklersek, olayın boyutu bambaşka bir noktaya varıyor. 

Eskiden ‘merdiven altı’ olarak tanımlanan şekilde piyasaya sürülen ve  cezai uygulamalar nedeniyle saklı yapılan bu ürünlere, artık tüm dünyada en merkezi yerlerde ve sayısız dükkanda rastlanabiliyor. 

Alım gücünün düşmesi, sosyal medyanın sürekli beyin yıkaması ile toplum içindeki saygınlığı sadece marka ürün kullanımıyla, lüks markaların koleksiyonlarını taşımayla ilişkilendiren bir yapı oluştu. Bu da sahte ürünlere ilgiyi sürekli arttırdı ve artık bu sektörün de hızlı gelişmesiyle neyin gerçek, neyin sahte olduğu birbirine karıştı. 

Peki, bu durum sürdürülebilir bir durum mudur? Değildir. 

Neden değildi? Çünkü gezegenimiz de bütçemiz de daha fazla kıyafet kaldıracak durumda değildir.

Bu konuda acil aksiyon alınmalı ve moda endüstrisi, organik ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanılması, geri dönüşüm ve ileri dönüşüm yoluyla atıkların azaltılması ve daha temiz üretim süreçlerinin uygulanması gibi uygulamaları benimseyerek sürdürülebilirliği sağlamalıdır. 

Çok yakın bir zamanda, tüm dünyayı etkisi altına almış olan pandemi süreci, insanoğluna önceliklerimizin neler olduğunu kesin bir dille hatırlattı aslında. 

Ve şu anda gelinen noktada yaşanan savaşlar da içinde yaşıyor olduğumuz hayal dünyasına sert bir tokat attı. 

Asıl ihtiyacımız olan şeyin barınma, fonksiyonel kıyafetler, temiz gıda, temiz su ve temiz hava; aynı zamanda etik değerler ve adalet olduğunu gösterdi. 

Tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak ve yaşadığımız sis perdesinden biraz olsun uzaklaşmak için yapılması gereken şey; tüketici davranışlarını değiştirmek olmalı. 

Çünkü piyasayı yani arzı ancak tüketici talebi değiştirebilir. Bunun olması için de belli bir bilinç düzeyine ulaşmak gerekir. 

Bu konuya dikkat çekmek hem gezegenimize hem gelecek nesillere karşı sorumluluğumuzdur. 

Çözüm olarak; sürdürülebilir ve etik üretim yapan markaların desteklenmesi, ikinci el ürünlerin daha fazla sayıda tüketiciyle buluşmasının sağlanması, gastronomi ve deneyim turizminin teşvik edilmesinin olumlu sonuçlar doğuracağını söylemek mümkün. 

Lüks; size yakışan, bedeninize ve bütçenize zarar vermeden sizi sarıp sarmalayan ve iyi hissetmenizi sağlayan ürünlerdir. 

Ve bu ürünlerin üretim sürecinde yaşanan dramların, ruhsal olarak bize negatif etkisi olma ihtimali büyüktür. 

Zaman, herseyi ve herkesi sorgulama zamanıdır.