• 20 HAZİRAN Cuma 22:51
  • HV

Islas Marías: Kayıp Ruhlar Adasından Doğal Cennete

Bir zamanlar Meksika’nın en korkulan cezaevi olan Islas Marías, şimdi doğaseverlerin ilgisini çeken koruma altındaki bir turistik adaya dönüştü.

Islas Marías: Kayıp Ruhlar Adasından Doğal Cennete
DESTINATIONS
Yayın Tarihi : 14-05-2025 09:14

Bir zamanlar Meksika'nın en korkulan hapishane adası olan Islas Marías, bugün kontrollü bir şekilde ziyarete açılmış, koruma altındaki eşsiz bir doğa cennetine dönüştü. 1905 yılında kurulan bu ada cezaevi, 2019’da resmen kapatılarak Amerika kıtasındaki son ada tipi cezaevi olma unvanını geride bıraktı. Artık burası, Meksika Donanması tarafından düzenlenen özel turlar eşliğinde gezilebilen bir biyosfer rezervi.

Karanlık geçmiş, yeni umutlar

María Madre Adası, dört adadan oluşan takımadanın en büyüğü. 130 km açıkta yer alan bu izole kara parçası, geçmişte azılı suçlulara ev sahipliği yaptı. Hatta birçok Meksikalı için bu adanın adı tek başına korku uyandırmak için yeterliydi. Film yönetmeni Emilio Fernández’in 1951 yapımı Las Islas Marías filmiyle de hafızalara kazındı.

Bugünse ziyaretçiler, gözetim altında belirlenen alanlarda yürüyüş yapabiliyor, yerel türleri gözlemleyebiliyor ve bir zamanlar mahkûmların yaşadığı hücreleri gezebiliyor. Ünlü yeşil papağanlar, vahşi keçiler, boalar ve sadece bu adaya özgü 18 farklı canlı türü, burayı doğal bir hazineler adasına dönüştürüyor.

Hala geçmişin izleri silinmedi

Yürüyüş rotasında bir noktada karşılaştığımız paslı bir metal kutu, aslında mahkûmlar için yapılmış bir ceza kabiniydi. Güneşin altında kavrulan bu küçük yapıya girip poz veren ziyaretçiler, tarihle yüzleşmenin tuhaf bir formunu deneyimliyor.

2006’dan sonra hapishanenin yüksek güvenlikli bölümü açıldı. Amerikan tipi cezaevi sistemine benzetilerek inşa edilen bu kısımda çelik masalar, kapılar, ranzalar ve küçük pencereler hâlâ yerinde duruyor. 2013’te çıkan bir isyan sonrası kapatılmış olan bu yapı, artık keçilerle dolu bir hayalet mekan.

Politik sürgünlerden doğa koruma alanına

Yalnızca suçlular değil, bir dönem politik mahkûmlar da bu adaya sürüldü. En bilinen isimlerden biri, yazar ve aktivist José Revueltas. Onun portresi, bugün adadaki ziyaretçi merkezinin duvarını süslüyor.

Ada, 2010 yılında UNESCO tarafından biyosfer rezervi ilan edildi. Kurak ormanlar, mangrovlar, mercan resifleri ve yalnızca bu ekosisteme ait canlılarla dolu bu coğrafya, 8 milyon yıl boyunca izole kalarak kendine özgü bir denge geliştirmiş.

Ancak her şey pembe değil. Deniz çevresi ticari avcılığa kapatılmış olsa da, hâlâ kaçak balıkçılık faaliyetleri rapor ediliyor. Deniz bilimci Octavio Aburto-Oropeza, kontrolün artırılması gerektiğini söylüyor. Ona göre sorumlu turizm bu koruma çabasına katkı sağlayabilir.

Tarihiyle büyüleyen bir doğal miras

Islas Marías, artık yalnızca karanlık bir geçmişin değil, aynı zamanda umut verici bir geleceğin sembolü. Ziyaretçiler hem doğayla baş başa kalabiliyor hem de geçmişin izlerini sürerek bu eşsiz yerin ruhunu hissedebiliyor.